The Lydians and their World (2010)

by İlknur Özgen

Lidya Hazinesi

Giriş

Lidya Hazinesi’nin varlığını sansasyonel bir biçimde dile getiren gazete haberleri, ona “Karun’un Hazineleri” adını atfetmişti. Karun, Kuran’da (Sure XXVII 76-83, XL 23-24) inanılmaz derecede zengin bir adam olarak anlatılmıştır. İncil’de (Eski Ahit dördüncü kitap, ayet 16) ve Haham edebiyatında “Korah” olarak adı geçer. Josephus’un “Kores” adını verdiği (Jewish Antiquities, 4.14.56) kişidir. Hem Musa’nın amcası, hem de Mısır firavununun yöneticilerinden biri olarak bahsi geçer. Yaygın görüşün aksine; Karun, Lidya Kralı Kroisos ile aynı kişi değildir.1

“Lidya Hazinesi”, Anadolu tarihinin kültürel ve teknik gelişmelerinin bir ürünü olarak değerlendirilmelidir. MÖ altıncı yüzyılın ikinci yarısında, Lidya Krallığı’nın soylularının sahip oldukları eserlerden oluşan bir koleksiyondur. Mermnad Hanedanlığı’nın ilk kralı Gyges ile birlikte, Lidyalılar Batı Anadolu’da egemen güç olmuşlardır. 150 yıl süren Lidya egemenliği, son kral Kroisos zamanında doruk noktasına ulaşmıştır. Zenginliği ve kendisine bahşedilen onur ile anılan Kroisos, MÖ 546/7 yılında, gücünün zirvesindeyken; Lidya Krallığı Büyük Kiros yönetimindeki Pers ordusuna yenildi.2 Büyük İskender’in MÖ 334 yılındaki fethine kadar geçen iki yüzyıllık sürede, Lidya, Akhamenid hanedanlığının yöneticileri tarafından idare edilen bir Pers eyaleti oldu. Sardeis kenti ise, Pers Akhamenid satraplığının kalelerinden biri haline geldi. Yazılı kaynaklar ve dönemin sanat eserleri, Sardeis kentindeki 200 yıllık Pers varlığının kentin ihtiyaçları ve gelenekleri üzerinde köklü bir etki yarattığını göstermektedir.3

Lidya sanatı ve eserleri hakkındaki bilgilerimizin büyük bir bölümü, mezarların araştırılması ve kazılması sonucu elde edilmiştir. Değerli Lidya buluntularının büyük çoğunluğu, Batı Anadolu’da Demir Çağı toprak yığma mezarlarının yoğunlaştığı iki bölgede bulunmuştur: Uşak yakınlarındaki Güre ve Manisa-Kırkağaç yakınlarındaki Harta (Dönertaş). Bu toprak yığma mezarlar, 1960lı yıllarda geniş çaplı yağma ve kaçak kazıların kurbanı olmuşlardır. Yasadışı kazıların daha örgütlü hale geldiği 1965 yılında, yağmacıların ilgisi “tümülüs” olarak bilinen toprak yığma mezarlara daha da fazla odaklanmıştır. Mezar buluntuları beş ayrı tümülüsten elde edilmiştir. Bunlar, Uşak/Güre yakınlarında dört tümülüs (Top Tepe, İkiztepe, Aktepe I ve Basmacı)4 ve Harta (Dönertaş) yakınlarında bir tümülüstür. Yurt dışına kaçırılan bu mezar buluntularının büyük bir kısmı, antika ticareti yapan kişilerin eline geçmiştir.5

Lidya Hazinesi’nin büyük kısmı, 1966’dan 1970’li yıllara kadar Metropolitan Sanat Müzesi Yunan ve Roma Seksiyonları tarafından New York’ta bu işin ticaretini yapan sanat galerilerinden ve antikacılardan satın alınmıştır. Dönemin T.C. Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, bu eserlerin yasadışı şekilde yurtdışına çıkarıldığını bildiğinden, Metropolitan Sanat Müzesi 1984 yılına kadar bu eserleri sergilememiştir. Daha sonra sergilenmeye başlanan koleksiyon, Bulletin of the Metropolitan Museum of Art dergisinde Dietrich von Boethmer tarafından yayınlanan “Bir Yunan ve Roma Hazinesi” başlıklı makalede, yanıltıcı bir şekilde ‘Doğu Yunan’ malzemesi olarak tanıtılmıştır.6 1993 yılında, kaçırılmasından neredeyse otuz yıl sonra, Lidya Hazinesi anavatanı Türkiye’ye dönmüştür.

Lidya Hazinesi’nin yurda dönüşünün, New York mahkemelerinde verilen altı yıllık bir hukuk savaşının sonucunda gerçekleştiği unutulmamalıdır. Bu süreçte, Türkiye Cumhuriyeti’ni Herrick Feinstein hukuk firması temsil etmiştir.7

Türkiye’ye getirilişinin ardından Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen Lidya Hazinesi, daha sonra Uşak Müzesi’ne gönderilmiştir. Bir zamanlar kazanç için satılan, anlam ve seceresinden bilinçli bir şekilde yoksun bırakılan bu hazine, artık ait olduğu yerdedir. Bugünün ve geleceğin nesilleri tarafından beğeni ve saygıyla değerlendirilmeli ve üzerinde çalışılmalıdır. Bu eserler, “geçmişin kültürel ve teknik ihtişamının elçileri ve göstergesi olarak toplumun değerlendirmesine sunulmuştur. Bu eserlerin bir diğer mesajı ise şudur; günümüzün bütün toplumları, tüm dünyanın kültürel mirasına acil bir şekilde sahip çıkmaya başlamalı ve gerekli saygıyı göstermelidir. Bu saygı, bütün insanları ve araştırmacıları Lidya ülkesinde onur ve refah içinde yaşamış olan atalarımızın tarihini anlamak konusunda heyecanlandırmalıdır”.8

Burada bahsi geçen eserler, Lidya Hazinesi’nin küçük bir bölümünü oluşturmasına rağmen, hazinenin içerdiği çeşitli eserlerin mükemmeliyetini gözler önüne sermekte ve mezarların içerikleri hakkında genel bir çerçeve çizmektedir.

Tümülüs

Konu edilen tümülüslerin hepsi, Lidya dili ve kültürel gelenekleriyle tanımlanan antik Lidya Bölgesi’nde bulunmaktadır. Güre civarındaki tümülüsler, antik Hermos nehrinin (günümüzde Gediz) güneyindeki 5 km2’lik alana yayılmışlardır. Güre Çayı’na yakın olan bu bölge, Uşak’ın 25 km batısında,9 Sardeis’in 100 km doğusunda ve Frigya’nın batı sınırına yakındır (Şek. 1). Mezarların yapısı, eşyaları ve mezar armağanları düşünüldüğünde, ülkenin önde gelen soylularına ait oldukları ve belki de bu kişilerin mezarlarının Gediz ve Güre nehirleri boyunca sahip oldukları toprakları gözetecek şekilde yerleştirildikleri öne sürülebilir. Mezarlara 1965 yılına kadar dokunulmamıştır.

Toplamda, en azından dokuz büyük tümülüs bulunmaktadır. Bu sayı, şimdiye kadar belirlenememiş olan mezarların bulunmasıyla artabilir. Mezarlık alanıyla ilişkili yerleşimlerin bulunması Lidya kültürünün ve kentlerinin tam anlamıyla anlaşılması açısından gereklidir. Bu, ancak yapılacak araştırma ve kazı çalışmalarıyla mümkündür.

Güre tümülüsleri, doğu Lidya kültürünün olgunluk çağını yansıtır. Bu kültür, kentte izlerini bırakmış olan MÖ 547 tarihli Pers zaferinden sonra da devamlılık göstermektedir.

Uşak-Güre tümülüsleri, Erken Demir Çağı’nda Anadolu’ya damgasını vurmuş olan Frig gömü geleneğinin devamıdır. İç-Batı Anadolu’nun bu bölümündeki tümülüs kültürü, dış etkilerle şekillenmiş; Anadolu, Yunan (İonya) ve Akhamenid kültürlerini bünyesinde birleştirmiştir. Bugünkü bilgilerimiz, Lidya mezarlarının bazı özelliklerine sadece Lidya kentlerinde ve Uşak-Güre tümülüslerinde rastlandığını ortaya koymaktadır. Bu özgün özellikler, ilk bakışta Batı Anadolu ya da Lidya’ya atfedilebilecek ipuçları sunmaktadır.

  • Şek. 1

    Tümülüslerin yerlerini gösteren Uşak-Güre bölgesi haritası (İlknur Özgen'in izniyle)

Hazine

Lidya Hazinesi, farklı niteliklerde 363 eserden oluşmaktadır. altıncı yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen gümüş/bronz kaplar, kaseler, kepçeler, ince bir işçilikle işlenmiş çok sayıda takı, takı ve figürin yapımında kullanılan biçimlendirici alet ve kalıplar, kozmetik malzemeleri, buhurdanlar, duvar resimleri ve kline ayakları olarak kullanılmış mermer sfenks biçimli yontular içermektedir. Hazinedeki tüm eserler, Machteld Mellink ve Crawford Greenewalt’ın katılımlarıyla şekillenen “Lidya Hazinesi” kitabının kataloğunda tanıtılmıştır.10 Bu iki önemli bilim adamının katkıları, hem “Lidya Hazinesi” kitabının, hem de bu makalenin her aşamasında esin kaynağı olmuştur.

Lidya Hazinesi kapsamında Toptepe Tümülüsü’nde bulunmuş olan, kulbu geriye yaylanmış genç bir erkek biçimli yonca ağızlı oinokhoe (Şek. 2; No 162)11 hazinenin en etkileyici gümüş eserlerinden biridir. Gencin dirseklerinden bükülmüş ve başının üzerinden arkaya uzanmış kolları aslanların kuyruklarını tutmaktadır. Kabın ağzı boyunca yerleştirilmiş olan aslanlar, sırt sırta vermiş kabartmalar halinde başlarını dışarıya çevirmişlerdir (Şek. 3). Genç erkeğin ayakları, figürün iki tarafında duran ve kabın ağzındaki aslan betimlemelerini destekleyen çömelmiş iki adet koç figürünün üzerinde durmaktadır. Kulp görevini üstelenen genç erkek figürü tamamen üç boyutludur ve gövdesinin bütün ayrıntıları detaylı bir biçimde yansıtılmıştır. Uzun ve örgülü saç tasvirinin vazonun içine sarkıtılarak devam etmesi, vazo ile kulp arasındaki ek yeri izlerini örtmüştür.

Benzer vücut formuna sahip genç erkek modellerinin benzer kompozisyonlarla işlenmesi ve kulp olarak kullanılmasına Yunan hydrialarında ve oinokhoelerinde sıkça rastlanır. Ancak, üstte tanıtılan oinokhoe, bildiğimiz tek gümüş örnektir.12

Ağız kısmının çevresinde Yunan geleneklerini yansıtan bir av sahnesi betimlenmiş olsa da, eserin geneli doğu kültürlerine özgü üslup özelliklerini daha çok yansıtmaktadır. Hayvan temalarının kompozisyonunda ve figürlerin betimlenmesinde, Pers kültürünün etkileri de güçlü biçimde görülmektedir.

Gümüş oinokhoe, 16,3-17,3 cm yüksekliğindedir. Gövde çapı 9,5 cm’dir. Boyutları göz önüne alındığında, kabın işçiliği gerçekten etkileyicidir. Bu minyatür eserin üzerindeki figürlerin tasviri ‘heykelvari’ bir görünüm yansıtmaktadır. Çıplak genç, koçlar, aslanlar ve kulptaki palmette/hurma yaprağı süslemesi, yaratıcı ve canlı doğa üslubunu Yunan zevki ile birleştirmekte, eserin bezeme tasarımının ve işlevsel özelliklerinin öğeleri birbirini tamamlayıcı ve kontrol edici bir bütünlük arz etmektedir. Bu kapta, Yunan, Lidya, Akhamenid ve Anadolu üslup ve gelenekleri ustalıkla bir araya getirilmiştir.13 Gümüş sürahinin (oinokhoe) iyi korunmuş olması; mükemmel tasarımını, işçiliğini ve detaylarının zenginliğini daha net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Bu eserin güzelliği ve enderliği, kendisini en güzel şekilde ifade etmektedir.

İkiztepe Tümülüsü’nde daha büyük, fakat daha sade bir başka oinokhoe bulunmuştur. Eser, gümüşten yapılmıştır ve yonca ağızlıdır (No 163, Şek. 4).14 Kulbun iki ucu da farklı hayvanlarla süslenmiştir. Ağzı açık bir aslan üst kısmı sonlandırırken; makara biçimli bir kabartma diğer ucu süslemektedir. Aslanın uzanmış ayakları, kenarları boncuklarla süslenmiş palmetteler/hurma yaprakları şeklinde bitmektedir (Şek. 5). Başı alçak kabartma şeklinde işlenmiş olan aslanın yüzü ve yelesindeki detaylar incelikle belirtilmiştir. Kulbun alt ucu, başını ustalıkla işlenmiş ön pençelerinin üzerinde dinlendiren bir panter tasviri ile bitmektedir. Oinokhoe üç parça halinde üretilmiştir. Gövde ve ayak kısımları ayrı ayrı dövülmüş, kulp ise dökme metalden üretilmiştir. Daha sonra, bütün kısımlar bir araya getirilmiştir.

İkiztepe oinokhoesinin aslan ve panter ile süslenmiş kulbundaki işçilik, Midas dönemi Frigya’sını aşan bir sanat ve zanaatın göstergesidir.

Derin kaseler/phialeler, Lidya Hazinesi’nin en az gümüş testiler kadar nefes kesen başka bir yüzünü sergiler. İkiztepe Tümülüsü’nde bulunmuş bir phialenin altın kakma ve kaplamaları kullanış biçimi dikkate değerdir. Gümüş ile dönüşümlü kullanılan altın bölmelerin üzerinde, kargı ve sadak ile tasvir edilmiş Pers kralı kabartması vardır. Kral, çift kartal başı ile süslenmiş bir halkanın üzerinde durmaktadır (No. 167; Şek. 6, 7).15

İkiztepe Tümülüsü’nün ikinci mezar odasındaki klinelerden birinin üzerinde bulunan derin gümüş phiale (Şek. 8); diğer klinenin üzerinde bulunan phiale ile biçim ve süsleme açısından birebir benzerlik göstermektedir (No. 168).16

İki gümüş kasenin de üst bölümünde eşit aralıklarla sıralanmış 18 adet erkek başı bulunmaktadır (Şek. 9, 10). Çekik gözleri, belirgin kaşları ve büyük burun delikleri olan bu tasvirler, tipik Pers erkek figürleridir. İyi işlenmiş alt dudakları, yukarıya kıvrılmış bıyıklarla tamamlanmıştır. Desensiz ve düzgün sakalları vardır. Başların içleri boştur, ayrıca üretilmiş, daha sonra kasenin oyuklarına oturtulmuşlardır. Bazılarının içinde küçük metal bilyeler/parçacıklar vardır. Bu bilyeler, kase hareket ettirildiğinde ses çıkarmaları amacıyla tasarlanmışlardır.

Akhamenid sanatı ile olan etkileşimler, Pers kralını tasvir eden phialelerde net bir şekilde görülmektedir. İkiztepe’de bulunmuş olan bir phiale (Uşak 1.30.96) bu duruma örnek teşkil eder. Phialelerin büyük çoğunluğu, Anadolu sanatında betimlemeleri bulunan cenaze yemeklerinde kullanılmak için üretilmiştir. Kuzey Likya’daki Antalya-Elmalı yakınlarında, Karaburun mezarında (MÖ 470) bulunan duvar resmi bu konuda önemli bir örnektir. Lidya, Pers, Asur veya Likya toplumunun ileri gelen soylularından birini betimleyen duvar resminde, ziyafet sırasında uzandığı klinede parmak uçlarında phiale tutan bir kişi resmedilmiştir (Şek. 11).17 İkiztepe ve Toptepe’deki gümüş phiale buluntuları ile örneklenen cenaze töreni ritüellerini canlı bir şekilde tasvir eden bu resim, gömü geleneklerini anlamak açısından önemlidir.18

İkiztepe’de ele geçen phialelerin sayısının fazlalığı, mezar odasındaki törene katılımın yüksek olduğu bir şölenin sembolik gösterimidir. Mezar sahibine ölümden sonraki hayatında eşlik etmesi amacıyla bırakılan derin veya yayvan kaplar, genellikle ‘gözyaşı’ biçimindeki derin yivler ile bezenmiştir. Bu kaselerin alt kısımları bazen düzdür, bazen ise göbeklidir/omphalos. Ağızları dışarı açılan bu derin kaseler, Lidya sanatında yüksek bir sayıyla temsil edilmektedir. Dokuz bezemesiz yivin, dokuz soyut nilüfer çiçeği/’lotus’ ile dönüşümlü kullanıldığı üç örnek (Uşak 1.34.96, Uşak 1.35.96 ve Uşak 1.36.96) neredeyse birbirinin eşidir (Şek. 12, 13).19 Omphalosların alt taraflarına kazınmış harfler veya yazılar mevcuttur. Bu işaretlerin, eserlerin sahiplerinin, yapımcılarının veya bağışlayanlarının isimlerinin kısaltmaları olması mümkündür.20

Ziyafet törenlerine katılanların yazı kullanmasına dair bir diğer örnek İkiztepe’den gelmiştir. Dil şeklindeki yivlerle süslenmiş21 gümüş phialede (No. 169), omphalostan çevreye yayılan 87 adet dil biçimli bezeme bulunmaktadır. Dil motiflerinin üst kısımları, kap boyunca devam eden dalgalı çizgide birleşmektedir (Şek. 14). Kasenin içinde, omphalos çevresinde sıralanmış 38 adet dil motifi vardır. Phialenin tabanında, omphalosun çukuruna kazınmış ΑΛΙΚ- adı ve başka bir harf görünmektedir. Bunlar, Lidya’ya atfedilebilecek bir adı simgeliyor olabilir (Şek. 15).

İkiztepe’de bulunan akıtacaklı iki kap üzerinde de yazı örnekleri bulunmaktadır. Bir tanesinin dışında22 (Uşak 1.47.96), kulba yakın bir noktaya Κ Λ harfleri kazınmıştır (Şek. 16). Bu kısa yazılar, kişi adlarının kısaltmaları olabilir. Kabın sahibinin/bağışlayıcısının mezarda gömülü olan kişiyle olan bağını vurgulamak üzere yapılmış olabilirler. İşaretlerin bazıları, definden önceki tören sırasında bile kazınmış olabilir. Daha zarif ve küçük olan diğer kabın süzgeçli bir akıtacağı ve kuğu başı biçiminde bir kulbu vardır. Tabanında Milas ya da Midas adı ile başlayan bir yazı bulunmaktadır (No. 172; Şek. 17, 18). Bu kap formunun seramik ve tunçtan üretilmiş pek çok benzeri Gordion’da bulunmuştur. Bir yanında süzgeçli akıtacağı olan bu form, bira içimi ile eşleştirilmiştir. Archilochus tarafından yazılan ve Athenaus’ta alıntılanan bir metinde, bu tür akıtacakların Friglerin bira içme geleneklerinde önemli bir yeri olduğu anlaşılmaktadır.23

Bazı katlımcılar, bilinçli bir şekilde geleceğe mesaj göndermek istemiş olabilir. Yazıtlı yayvan bir kase24 (No. 170), bu duruma örnek teşkil eder. Tersten yazılmış MATTVA kelimesi Lidya ya da Yunan diline ait olabilir. R. Gusmani’ye göre bu kelime, büyük ihtimalle Doğu Lidya’da bulunan bir yerin adıdır (Şek. 19, 20).

Lidya Hazinesi’ne ait bir başka ilginç eser de, İkiztepe’de bulunmuş olan ‘jasper’/yeşim taşına benzer bir taştan üretilmiş tabaktır (No. 171; 21 ). Ağzı düz şekilde biten bu tabağın, gövdesi omurgalı, tabanı ise düzdür. Taşın krem tonlarındaki parlak rengi, kırmızı damarlar ve sarı lekelerle zenginleşmiştir. Lidya’da kullanılan değerli taşların kaynakları belirsiz olsa da, bu taş Sardeis’te bulunan atölyeden gelmiş olabilir.25 Sardeis’te bulunmuş olan bir çok örnek, altıncı yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bir Lidya katmanından gelmiştir. Lidya kültürüne ‘jasper’ taşını tanıştıranlar Akhamenidler de olabilir. Pers başkenti Persepolis’in hazinesinde benzer form ve malzemeye sahip pek çok tabak bulunmuştur. Bir kısmı yazıtlı olan bu tabakların arasında, cilalanmış taştan yapılmış olanlar bulunmaktadır. Kaya kristali, ’jasper’, yılantaşı, bazalt, granit ve kireçtaşından yapılmış kaplar; ganimet olarak elde edilmiş eserler de olabilir.26 Sardeis’in altıncı yüzyıl katmanlarında benzer renklerde akik taşlarına da rastlanmıştır.27 Bu çerçeve dahilinde, ‘jasper’ taşından yapılmış olan tabak, önemli bir buluntudur. Lidya kaplarının çeşitliliği ve işlevleri, bu kaplarda aslında neler sunulduğu sorusunu da akla getirmektedir. Ancak, tipolojik sınıflandırmalar da, bu kapların zerafeti de, içlerinde servis edilenlerin tanımlanması açısından yetersiz kalmaktadır. Antik kaynaklardan bazı özgün tatlar hakkında fikir alınabilir (bkz.Greenewalt, “Afiyet Olsun!”).

Hazinede pek çok gümüş kepçe ve süzgeç bulunmaktadır.28 Hepsi de gösterişli olan sekiz gümüş kepçenin her biri özgün örneklerdir. Az derinlikli haznesi olan bir kepçenin29 (Uşak 1.28.96) sekizgen kesitli ve yivli bir sapı vardır. Sap, oymalı bir halkanın üstüne oturtulmuş dört yapraklı nilüfer çiçeğiyle sonlandırılmıştır (Şek. 22). Halka şeklindeki tutaç, ön pençeleri birbirine değen, fakat başları ters yöne bakan iki aslan figürü şeklinde dökülmüştür. Aslanların soyut tasviri, ‘böbrek’ formundaki bileziklerin aslanlı bitişleri ile karşılaştırılabilir.30

Kepçelerin verdiği izlenimin aksine, İkiztepe Tümülüsü’nde büyük kaplar bulunmamıştır. Ancak, Ksenofon, saray sakilerinin krala şarap sunmadan önce tatmak için kepçe kullandığını yazmıştır (Kyropedia I 3.9).

Toptepe Tümülüsü’nde bulunmuş olan kepçenin de31 (Uşak 1.81.96) tutacı hayvan motifleriyle oluşturulmuştur. Üstün bir işçilik örneği olan bu tutaç, hayvanın ön kısımlarını tamamen üç boyutlu olarak betimlemiş, arka kısımlarını ise kabartma olarak çalışmıştır (Şek. 23). Sapın ucundaki az derinlikli haznenin ağzı boyunca yatan kanatlı iki sfenks vardır. Kepçenin sapı, karo şeklindeki yüzeylere ayrılmıştır. Gövdenin alt kısmının bitimini ise, aslan pençelerine ve kanatlara sahip ‘hibrid’/karışık bir yaratık süslemektedir.

Zengin betimlemeleri ve görülmemiş gövde süslemesi, bu eseri bütün hazinenin en özenli yapılmış parçalarından biri durumuna getirmektedir. Oturur pozisyonda betimlenen kanatlı iki sfenks, Harta Tümülüsü’ndeki mermer klinelerin parçası olan yontulmuş sfenks figürlerine benzerlik göstermektedir. İki farklı ortamda karşımıza çıkan sfenks motifi, Lidya kültürü için önemli bir sembol olabilir. Sfenkslerin belirsiz gülümsemeleri ve surat ifadeleri, Lidya ve Geç Arkaik Yunan sanatının önemli özelliklerindendir.

Lidya kültürünün incelikli içki/ziyafet geleneklerine sahip olduğu açıktır. Bu geleneklerle birebir bağlantılı olan bazı özellikli süzgeçlerin burada ayrıca tartışılması gerekmektedir.

Toplam uzunluğu 25 cm olan gümüş bir süzgecin (No. 166), dairesel formlu ve geniş, içe dönük bir ağzı vardır (Şek. 24).32 Hazne dövülerek, kulp ise dökülerek üretilmiştir. Detayları metale oyulmuş palmette/hurma yaprağı süslemeleri kabın dışına perçinlenmiştir. Süzgecin kulbu ördek başı şeklinde bitmektedir (Şek. 25). Ördek başı, Lidya sofra kaplarının zarif bir detayıdır ve mezar hediyeleri arasında sıkça rastlanan bir motiftir.

Hazinedeki eserler arasında buhurdanlar da bulunmaktadır. Ziyafetlere şölen havası katan bu buhurdanların33 bir tanesi tunçtan yapılmıştır.

Elde taşınacak biçimde tasarlanmış bu tunç örneğin parçaları dahiyane biçimde bir araya getirilmiştir (No. 173; Şek. 26).34 Bütün parçalar dökme metalden üretilmiştir. Buhurdanın konik kapağı beş kattan oluşmaktadır. En alttaki katman gövde ile beraber dökülmüş, onun üstündeki sıralar ise ok şeklinde deliklere sahip olacak şekilde ayrıca hazırlanmıştır. Bu delikler, tütsü dumanının dışarı çıkmasını sağlamaktadır. Pençelerini konik kapağın kenarına dayamış olan bir buzağı figürü, başını tam ters yöne çevirmiştir (Şek. 27, 28).35 Buhurdanın sapı, tipik Lidya tarzında, uzun ve geniş gagalı, yüzünün detayları incelikle işlenmiş ördek başları ile bitmektedir.36

Ok biçimli delikleri olan konik kapaklar İkiztepe Tümülüsü’nde bulunmuş ayaklı iki gümüş buhurdanda da görülmektedir.37 Bu buhurdanların formlarının benzerliğine karşın, ayak ve kapakların süslemesinde farklılıklar bulunmaktadır (Şek. 29). Kapağın tepesine perçinlenmiş çiçek desenli diskin merkezine metalden dökülmüş bir horoz figürü oturtulmuştur. Buhurdanların tepesine yerleştirilmiş horoz figürleri; Mısır, Kartaca ve Etrüsk kaynaklarından bilinmektedir.38

İkiztepe’de bulunmuş gümüş buhurdanın tabanında39 (Uşak 1.55.96), sahibinin adı olabilecek bir Lidya yazısı bulunmaktadır.40

Buhurdanların şıklığının, işçiliği Pers topraklarında büyük rağbet gören Lidya zanaatkarlarının eseri olması mümkündür. Persepolis kabartmalarında I. Darius ile Serhas’ın (Kserkses) tasvir edildiği sahnede benzer bir örneğe rastlanmaktadır (Şek. 30).41

Lidya Hazinesi’nin takı repertuarı; günümüze korunarak gelmiş olması, malzemesinin çeşitliliği ve tasarımı ile işçiliğinin kalitesi açısından benzersizdir (Şek. 31). Bütün çeşitliliğe rağmen, pek çok bilezik, küpe, yüzük, kolye ve boncukta tekrar eden Lidya ve Pers motifleri vardır. Hayvan başı şeklindeki bitişler, pelitler/meşe palamutları ve güller bu motiflerin başında gelmektedir. Lidya işçiliğinin bütünlüğü, o dönemde bölgede egemen olan kozmopolit ve evrensel sanat anlayışına işaret etmektedir (bkz.Meriçboyu, “Lidya Dönemi Takıları”)

Toptepe Tümülüsü’nde bulunmuş olan pelitli kolye42 (No. 175), yirmi adet çiçek desenli boncuk ve ucuna pelit sallantılar eklenmiş onsekiz adet düz boncuktan oluşmaktadır (Şek. 32). Çiçekli boncukların her biri altı yapraklı iki gül ile süslenmiştir. Yapraklar ayrı ayrı çalışılmıştır ve aralarındaki boşluklar daha küçük güllerle doldurulmuştur. Korunmuş olan onbeş pelitin on tanesi altından, üç tanesi opak kırmızı camdan ve iki tanesi mavi camdan üretilmiştir. Geriye kalan üç pelitin sadece tepe bezemeleri günümüze ulaşmıştır ve pelitleri kırıktır. Ancak bu bezemelerin iki tanesinde altın pelitlerin iç dolgusunda kullanılan yeşil cam malzemeye rastlanmıştır.

Antik dünyanın takı kültüründe pelitler önemli ve yaygın motiflerdir. MÖ altıncı ve beşinci yüzyılda Yunan ve Anadolu kültürleri pek çok benzer örnek üretmişlerdir. MÖ altıncı yüzyılın üçüncü çeyreğine tarihlenen Gordion kremasyon gömüsü A’da altın pelitli kolyeler bulunmuştur.43 Kuzey Likya’daki Antalya-Elmalı Ovası’nda, Bayındır Tümülüs B-4’te gümüş pelitli pek çok kolye bulunmuştur. Bayındır Tümülüs D’de bulunan ve olasılıkla MÖ yedinci yüzyıla tarihlenen, fildişinden oyulmuş elele tutuşan kız ve kadın figüründe, kızın pelitli kolye ile tasvir edildiği düşünülmektedir (Şek. 33).44 Sardeis’te bulunmuş bir ‘kore’ heykelinde, benzer bir kolyeye rastlanmıştır.45

Cam pelitler yaygın değildir. Halikarnassos Mozolesi’nde bulunmuş bir örnek MÖ dördüncü yüzyıla tarihlenmektedir.46

Lidya Hazinesi’nin takı repertuarı büyük ölçüde altın ve elektrumdan imal edilmiştir. Gümüş kullanımı sınırlıdır. Sadece pelitli bir kolyede (Uşak 1.20.96), iki hayvan figüründe (1.135.96 ve 1.136.96), iki gümüş küpe/halkada (Uşak 1.164.96 ve 1.165.96) ve iki bilezikte (Uşak 1.14.70 ve Uşak 1.25.70) gümüş kullanılmıştır.47

İşlenmemiş küçük bir altın külçesine tel halka geçirilerek üretilmiş kolye ucu48 (Uşak 1.67.96) gerçekten sıradışı bir örnektir (Şek. 34). Küçük külçenin mikroskop altındaki incelemesi, herhangi bir katkı olmadığını ortaya koymuştur. Ancak, kimyasal kompozisyonun tam olarak anlaşılabilmesi için analize gerek vardır. Parça aslen altın/elektrumdan oluşmaktadır, ancak içindeki gümüş yüzdesini öğrenmek, Sardeis’ten geçen Paktolos Nehri’ndeki altın tozu ile karşılaştırılabilmesi adına önemli olacaktır. Civarda altın tozu çıkarılan başka kaynaklar da vardır (BozDağ gibi), ancak bu kaynakların antik dönemde kullanılmış olup olmadıklarından emin değiliz.

Küçük altın külçesi neredeyse dikdörtgen formludur ve merkezinin üstünden açılan bir delikten tel geçirilmiştir. Benzer askı yöntemleri agat (No. 178), koyu mor arjilit (Uşak 1.69.96) ve piramit damga mühür (No. 177) kolyeler için de kullanılmıştır (Şek. 3536).49

Toptepe Tümülüsü’nde bulunan iki adet makara şekilli zil birbirinin neredeyse eşidir (No. 174).50 İkisi de disk şeklindeki iki parçadan üretilmiştir. Birinin üzerinde onyedi, diğerinin üzerinde ise onbeş adet iç içe geçmiş daire vardır (Şek. 37). Her iki zilin de zedelenmiş olan yüzeyleri, yağmacıların onları açma çabalarının sonucu olmalıdır. Bu tür ziller muhtemelen çiftler halinde sopaların üstüne takılmış ve sistrum olarak kullanılmıştır.51

Bileziklerin çoğunda hayvan başı şeklinde bitişler kullanılmıştır.52 Her ne kadar belli bir mezar ile ilişkilendirilemese de, Lidya Hazinesi’ne atfedilmiş olan bir çift bilezik (Şek. 38), yeri bilinen diğer eserlerle aynı anda Metropolitan Sanat Müzesi’ne satılmıştır. Güre civarında bulunan, fakat hakkında bilgi sahibi olmadığımız başka mezarlarda da bulunmuş olmaları mümkündür. Aslan başı formunda bitişleri olan böbrek şeklindeki bu çift bilezik53 (Uşak 1.107.96 ve Uşak 1.108.96) Akhamenid örneklerine benzemektedir. Persepolis ve Susa’daki taş ve sırlı tuğla kabartmalarda benzer bilezikler betimlenmiştir. Susa ve Oxus Hazinesi’nde gerçek örnekleri bulunmuştur. Elmalı yakınlarındaki Karaburun Mezarı’nda toplumun soyluları bu tür bileziklerle resmedilmiştir.54

Dört köşesi delikli ince altın levhacıklar, ya da aplikler, antik giyim kültürlerinde yaygındır (Şek. 39). Lidya Hazinesi’nde bulunan otuzsekiz adet aplik55 (Uşak 1.92.96), merkezi bir daireden köşelere doğru yayılan ışınların oluşturduğu yıldız benzeri çiçek motifleriyle bezenmiştir. Yıldız benzeri motifler, Yunan sanatında ve Sardeis ile Gordion’da kullanılan mimari pişmiş toprak levhalarda da görülmektedir.56 Aynı motif, Efes’te bulunan kare biçimli altın levhanın üzerinde de karşımıza çıkmaktadır (No. 141 ve No. 142). Bu aplikler, elbiselere, kefenlere, örtülere, bütün tekstil ve deri ürünlere dikilebilmekteydi. Akhamenid dönemi giysilerinde altın aplik kullanımı hem yazılı kaynaklarla, hem de arkeolojik kanıtlarla doğrulanmıştır. Sardeis kenti mezarlığındaki beş gömüden ve Bintepe’den (No. 133) Akhamenid tipi aplikler ele geçmiştir. Elspeth Dusinberre’in söylediği gibi, aplikler imparatorluk ve saray için yaratılmış olan sanat dünyasında önemli öğelerdir.57 Gordion’daki iki kremasyon mezarında oyma güllü aplikler bulunmuştur. MÖ yedinci yüzyılda Yakın Doğu’ya yaptıkları istilalar sırasında, İskitlerin de giysilerine altın aplik dikme geleneğini benimsedikleri anlaşılmaktadır. Bu madeni levhacıklar, betimleme sanatında da görülmektedir. Toprakkale’de bulunan ve MÖ 600 yılına tarihlenen Urartu altın madalyonunda, süslemeli aplikli tünik giyen iki kişi betimlenmiştir (Şek. 40). MÖ dokuzuncu-yedinci yüzyıllar arası üretilen Asur kabartmalarında ve sırlı tuğlalarında, bol bezemeli aplikler görülmektedir.58 Susa’da bulunan bir örnek; ok, sadak ve kargı ile betimlenmiş bir muhafızın elbisesindeki yıldız benzeri motifleri göstermektedir (Şek. 41).59 Efes’te ele geçmiş, elinde iğ tutan kadın figürü, dama desenli bir kıyafet giymektedir. Dama desenlerinin kareler halindeki tasviri, giysinin apliklerle süslenmiş olduğu hissini vermektedir.60

Dikkatimizi gümüş sofra takımları ve mezar hediyelerinden başka bir yöne kaydırırsak, Aktepe ve Harta tümülüslerindeki duvar resimleri Lidya gömü gelenekleri ve inançları hakkında farklı bilgiler vermektedir. Duvar resimlerinin ölüm sonrası yaşam ile ilgili verdiği ipuçları, Lidya Hazinesi’nin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

Harta ve Aktepe mezarlarındaki duvar resimleri, hem Lidya tümülüslerinin özellikli yapısını ortaya koymakta, hem de kaçak kazıların verdiği zararın başka bir boyutunu gözler önüne sermektedir.

Kırkağaç yakınlarındaki Gediz Vadisi’nde bulunan Harta Tümülüsü, geç altıncı – erken beşinci yüzyıla tarihlenmektedir. Tümülüsün girişi ve mezar odasının duvarları, ortalarından geçen frizlerle süslenmiştir. Farklı renklerde şeritlerin oluşturduğu bezemenin üstünde, figürlü bir friz bulunmaktadır. İon tarzında tasvir edilmiş av sahnesi, yumurta ve boncuk dizisi bezemelerinin arasına yerleştirilmiştir. Çeşitli sahnelerin betimlendiği bu frizin tam anlamıyla tanımlanması ve yorumlanması maalesef mümkün değildir. Aktepe Tümülüsü’ndeki gibi, bu duvar resimleri de kaçak kazılar sonucu tanınmaz hale gelmiştir.

Harta Tümülüsü’nde Persepolis’teki Apadana kabartmalarına benzer bir kompozisyon içinde ilerleyen figürler, ölüye hediye getirirken görülmektedir.

Frizlerden geriye neredeyse hiçbir şey kalmamıştır. Ancak, 1965 yılının Mart ayında Manisa Müzesi görevlileri mezarı ziyaret ettiklerinde, duvar resimleri ve klinenin yerinde durduğu anlaşılmaktadır. T.C. Kültür Bakanlığı Kazılar Dairesi Başkanlığı’na 8 Mart 1965 tarihinde teslim edilen raporda, K.Z. Polatkan sahneyi tanımlamıştır. Bu rapora göre, “Bir cenaze ve bir de savaş arabasının (?) eşlik ettiği hizmetkarlar, birbiri ardına düzen içinde ilerleyen bir konvoy şeklinde tasvir edilmişlerdir. Kadın ve siyah sakallı erkek figürlerinin tasvirleri özellikle dikkat çekicidir.”

Elimizdeki bu bilgi, günümüze ulaşan üç duvar resmi parçasının mezar odasındaki gerçek/in-situ yerlerini belirlemek için yeterli değildir.61 Bu parçalarda sağ tarafa bakan iki erkek görülmektedir (Şek. 42, 43). Bu figürler, büyük olasılıkla cenaze konvoyuna dahildir. Harta mezarının sol duvarında en azından üç kişi resmedilmiştir. Beyaz zemin üzerinde, siyah saçlı iki erkek figürü betimlenmiştir. Bir tanesinin sivri uçlu kısa sakalı vardır (Şek. 42, Uşak 1.3.96). Biri mavi renkli, diğeri kırmızı renkli olmak üzere iki figür de tünik giymektedir. Yuvarlak yakalı bu tüniklerin üzerinde manto olarak değerlendirilebilecek ikinci bir giysi görülmektedir. Bu figürler, büyük olasılıkla kapı giriş odasında resmedilmiştir.

Başında beyaz örtü olan bir diğer figür (Şek. 44, Uşak 1.5.96), Pers giysileri içinde tasvir edilmiş bir hizmetkardır. Sağa doğru yürür gözüken bu erkek figürünün betimlemesi, kendisiyle aynı yönde ilerlediği anlaşılan beyaz bir atın düğümlenmiş kuyruğunu da içermektedir. Atların kuyruklarına düğüm atmak, Ksanthos’taki G binasında (BM 313) ve Karaburun duvar resimlerinde de görülen bir Akhamenid geleneğidir.62 Harta Tümülüsü, yerel halkın Akhamenid üslup, stil ve fikirlerini nasıl benimseyip kendi cenaze yürüyüşü betimlemeleri ile özdeşleştirdiğinin göstergesidir.63

Aktepe Tümülüsü’nün taşınabilir buluntularının tamamı kaçak kazılar sırasında alınmış olsa da, yerinde duran duvar resimleri ölüm inançları ve törenleri hakkında canlı betimlemeler içermektedir.64 Aktepe Tümülüsü’nün mezar odası, Lidyalılar için ölümden sonraki yaşamın sembolik mekanı olan mezar komplekslerinde duvar resimlerinin ne kadar önemli bir rol üstlendiğini göstermektedir. Figürler, kireçtaşı yüzeyler üzerine doğrudan boyanmıştır.

Mezar odasının duvarlarında en azından üç kişi resmedilmiştir (Şek. 45, 46, 47, 48). Her bir figür elinde dallarla klineye dönmüş, bir zamanlar orada yatan ölüye doğru eğilmiştir. Cinsiyetlerinin ve ellerinde tuttukları nesnelerin ayrıştırılması zordur. Sol taraftaki kişi, (Şek. 46, Uşak 1.10.06) çiçek tomurcuğu ya da şişe/unguentarium taşımaktadır. Sol yana bakan kadın figürü (Şek. 45, Uşak 1.9.96), mezarın sağ duvarından sökülmüştür. Yüzünün detayları, kaçakçılar tarafından yeniden çizilmiş ve boyanmıştır. Kişilerin ellerinde tuttuğu dallar, ölüye sunulan hediyeleri simgeliyor olabilir. Gökçeler Kabartması’ndaki (No. 12) tomurcuk ve kuş/horoz buna örnek oluşturmaktadır.65

Bu kötü korunmuş durumlarında bile, Aktepe duvar resimlerinin tarzı, Lidyalıların Anadolu ve İonya kültürlerinin ortak özelliklerini nasıl kendi sanatlarına uyguladıklarını göstermektedir. Kıyafet, saç modeli ve objelerin betimlemeleri, “Yunan” veya “Lidya-Anadolu” tarzı gibi net sınıflandırmalara izin vermeyecek derecede karmaşıktır.66

Bir bütün olarak baktığımızda, Lidya mezarları ve içerikleri değişik geleneklerin bir arada kullanılmış olduğunu göstermektedir. Akhamenid tarzı ve etkileri yansıtılmıştır. Gordion ve diğer Frig yerleşimlerinde/mezarlarında ve Sardeis’te görülen daha erken tarihli metal eserlerle yapılan karşılaştırmalar, özgün Anadolu özelliklerini ortaya koymaktadır. Pek çok eserin kültürel kimliği “Lidya” ve “Yunan” tanımları çerçevesinde sorgulanabilir, ancak kesin ayrımlar yapılması gerekli değildir. Diğer kültürlerden uyarlanan bazı özellikler Lidya ustaları tarafından içselleştirilmiş ve kendilerine mal edilmiş olabilir. Kroisos döneminin ardından Lidya’da bazı atölyeler Pers zevki, stili ve ikonografisini yansıtan yeni bir sanat tarzının oluşturulmasında rol oynamıştır. Ancak, Akhamenid egemenliğinden çok daha önce, oryantalizan dönemde, doğu özelliklerinin Anadolu repertuarındaki yerlerini aldığı unutulmamalıdır. Kroisos döneminden sonra, Anadolu sanatında görülen tüm özellikleri sadece Akhamenid etkisine bağlamak yanlış olacaktır. Örneğin, hayvan biçimli bitişler, Frigler tarafından da sıkça kullanılmıştır.67

Lidya Hazinesi’ndeki mezar gelenekleri ile ilgili bütün eserlerin kökenleri Frig sanatında mevcuttur, ancak farklı olan Lidyalıların bu eserleri değerli metalden (mükemmel kalitedeki gümüşten) üretmiş olmalarıdır. Biçimler genellikle yalınlaştırılmış, süsleme detayları ise çeşitlenip zenginleştirilmiştir. Ortaya çıkan yeni stiller ve üslupları, genelikle Pers örneklerinden uzaklaşmıştır.

Güre ve Manisa bölgesindeki mezarların içerikleri, cenazenin sembolik anlamına damgasını vurmuş olan zarif içki törenlerini gözler önüne sermektedir. Metropolitan Sanat Müzesi’nden satın alınıp Türkiye’ye döndürülmüş olan bu koleksiyon; günümüzde Manisa, Uşak ve Ankara müzeleri tarafından paylaşılmaktadır. İkiztepe Tümülüsü’nde bulunan phialelerin sayısının çokluğu, Lidya gömü geleneklerinde ziyafet törenlerinin ve ritüellerinin ne kadar önemli olduğunu hatırlatmaktadır.

Kepçeler ve özellikle de zarif oinokhoeler bu tezi desteklemektedir. Ancak, cenaze törenlerine katılım, Gordion’da Frig kralının gömülmesi sırasındaki ziyafete katılıma göre oldukça düşüktür.68

Lidya Hazinesi’nde bulunan eser yelpazesinin genişliği, bazı alışılmadık özellikleri de gözler önüne sermektedir. Bu mezarların içerikleri, Lidyalıların el sanatlarındaki tecrübe ve becerileri hakkında çok değerli bilgiler vermektedir.

Lidya Hazinesi’nin ait olduğu kültürü ve dönemi hak ettiği nitelikte ortaya koymak için elimizdeki belgeler yetersizdir. Bu durum, yapılan çalışmaların artması gerektiğinin habercisidir.

Antik yerleşim ve mezarların yasadışı, kayıt tutulmadan, yağmalanarak kazılması ve arkeolojik değerlerinin tahrip edilmesi, Türkiye’nin ve dünyanın tarihi mirası açısından utanç vericidir.69 Bu durumun sonuçları, tümülüslerin ve içeriklerinin yağmalanmasında en acı biçimde görülmektedir (bkz. “Luke, Kültürel Mirasın Korunması”). Son yıllarda sıkça sorulan soru “Ne yapılmalı?” olmuştur. Prof. Dr. Colin Renfrew Yağma, Yasallık ve Mülkiyet (Loot, Legitimacy and Ownership) başlıklı kitabında yasadışı tarihi eser ticaretini ele almaktadır. Türkiye’ye dönen Lidya Hazinesi, tartışmada önemli bir rol üstlenmektedir. Dr. Renfrew’a göre, sorunun iki çözümü vardır. İlki; yasadışı, kaçak kazıları durdurmaktır. Bu, ancak güçlü etik değerlere sahip, yüksek eğitimli kültür insanlarının istihdam edilmesi ve bağlı oldukları kültürel kurumların dayattığı etkili kanunlar ile mümkündür. Müze sergileri, ulusunun kültürel mirasını gözetecek ve onu bütün dünya ile paylaşacak kişilere sorumluluk ve takdir duygusu aşılayacak şekilde tasarlanmalıdır.70

Arzu edilen bu altyapı, maalesef ülkemizde mevcut değildir. T.C. Kültür Bakanlığı’nın sorumluluk ve amaçlarından biri de bunu sağlamaktır. Ulusal ve uluslararası akademik kurumların görevi bu noktada daha da önemli bir hale gelmektedir. Lidya Hazinesi’nin kanatlı deniz atı broşunun kaybolmuş olması, halihazırda mevcut olan kültürel varlıkları koruma ve yönetme zaafının bir göstergesidir.71

  • Şek. 2

    Yonca ağızlı gümüş oinochoe, genel görünüş (No. 162) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 3

    Yonca ağızlı gümüş oinochoe, detaylar (No. 162) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 4

    Yonca ağızlı gümüş oinochoe, genel görünüş (No. 163) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 5

    Yonca ağızlı gümüş oinochoe, detaylar (No. 163) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 6

    Phiale gümüş (No. 167) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 7

    Phiale gümüş, detaylar (No. 167) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 8

    Derin phiale gümüş , genel görünüş (No. 168) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 9

    Derin phiale gümüş, tabandan görünüş (No. 168) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 10

    Derin phiale gümüş, detay (No. 168) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 11

    Parmak uçlarında phiale tutan bir Lidya, Pers, Asur veya Likya soylusunu gösteren duvar resmi. Antalya yakınlarındaki Karaburun mezarı (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 12

    Phiale gümüş (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 13

    Phiale gümüş (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 14

    Phiale gümüş (No. 169) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 15

    Phiale gümüş (No. 169), yazıt detayı (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 16

    Tek kulplu akıtacaklı kap, gümüş (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 17

    Tek kulplu, yandan akıtacaklı kap, gümüş (No. 172) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 18

    Tek kulplu, yandan akıtacaklı kap, gümüş (No. 172), detaylar (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 19

    Yayvan kase, gümüş (No. 170) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 20

    Yayvan kase, gümüş (No. 170), yazıt detayı (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 21

    Tabak, yeşime benzer ‘jasper’ taşından (No. 171) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 22

    Kepçe, gümüş. (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 23

    Kepçe, gümüş (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 24

    Süzgeç, gümüş, genel görünüş (No. 166) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 25

    Süzgeç, gümüş, detay (No. 166) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 26

    Elde tutulan buhurdan, genel görünüş (No. 173) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 27

    Elde tutulan buhurdan, tunç, detaylar (No. 173) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 28

    Elde tutulan buhurdan, tunç, detaylar (No. 173) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 29

    Buhurdan, gümüş (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 30

    Darius tahtta, Persepolis, yaklaşık 500 BC (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 31

    Lidya Hazinesi'nden takı örnekleri (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 32

    Pelitli kolye, altın ve cam (No. 175) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 33

    Fildişinden kadın ve iki çocuk figürini, Bayındır Tumulus D, M.Ö. 7.yüzyıl. Kız figürünün boynundaki pelitli kolyeyi gösteren detay (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 34

    Altın kolye, elektrum (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 35

    Agat kolye, agat ve altın (No. 178) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile.)

  • Şek. 36

    Piramit damga-mühür şeklinde kolye, altın ve agat (No. 177) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 37

    Ziller, altın (No. 174) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile.)

  • Şek. 38

    Aslan başı bitişli bilezik çifti (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 39

    Aplik örnekleri (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 40

    Urartu altın madalyonu, Toprakkale, yaklaşık M.Ö. 600 (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 41

    Muhafız betimlemeli sırlı tuğlalar, Susa (Telif hakkı Sart Amerikan Hafriyat Heyeti / Harvard Üniversitesi)

  • Şek. 42

    Erkek betimlemeli duvar resmi (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 43

    Erkek betimlemeli duvar resmi (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 44

    Erkek betimlemeli duvar resmi (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 45

    Kadın başı betimlemeli duvar resmi (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 46

    Erkek betimlemeli duvar resmi (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 47

    Ağaç dalı betimlemeli duvar resmi ve bilgisayar rekonstrüksiyonu (İlknur Özgen'in izniyle)

  • Şek. 48

    Ağaç dalı betimlemeli duvar resmi ve bilgisayar rekonstrüksiyonu (İlknur Özgen'in izniyle)

Dipnotlar