Preliminary Reports from Kazı Sonuçları Toplantısı (Annual Symposium on the Results of Excavations) (1999-2018)
by Nicholas Cahill
Sardis, 2018
Giriş
2018 sezonunda Sardis’te çalışmalarımız kazı, konservasyon, restorasyon, jeofizik, araştırma ve yayın çalışmalarını içermiştir. Çalışmalarımıza izin veren Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, özellikle de Kazılar Dairesi Başkanı Melik Ayaz ve Umut Görgülü’ye teşekkürlerimizi sunarız. 2018’de bakanlık temsilcisi olarak İzmir Müzesi’nden Seval Konak (Şek. 2) kazımızda görev almıştır. Kendisinin mesleki deneyiminden ve sezon boyunca bize gösterdiği iyi niyetinden faydalanmış olmaktan ötürü çok mutluyuz.
-
Şek. 2
Kazı: Alan 49
Toplam üç sektörde yürütülen kazı çalışmalarının ilki, şehrin merkezinde yer alan ve konumu oldukça dikkat çeken Alan 49 tepesinde yer almıştır (Şek. 1, 3, 4, 5). Bu tepe, komşusu ByzFort sektörü ile beraber, MÖ 6. yüzyıl ve daha erken tarihlerde büyük ölçekli teras duvarları ile çevrilerek anıtsallaştırılmıştır. Doğal çevreyi dönüştüren bu teraslama faaliyetleri Lidya Dönemi’nden başlayarak çok daha sonraki tarihlerde de kentin seçkinleri için bir merkez oluşturan geniş ve üzeri düz alanlar yaratmıştır. Mimari levhalar, fildişinden kakma parçası, yeşim taşı külçeleri, metal eserler, zırh parçaları ve ok uçları gibi buluntular ile mimari yapılar, bu alanın Lidya Dönemi’nde saray bölgesi olarak kullanıldığına işaret etmektedir. Bu tepe, Helenistik Dönem ve Roma Dönemi’nde de yerleşim görmüş ve bu dönemlerde Lidya yapıları yerlerinden sökülerek sonraki yapılarda devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. Bizans Dönemi’nde ise alan mezarlığa çevrilmiştir.
Bu alanda kazılarımızın amacı terasların ve üzerindeki yapıların tarihini daha iyi anlamaktır. Tepenin kuzey yamacına, 3 m kalınlığında ve 41 m boyunca açığa çıkarılan büyük kayalardan inşa edilmiş ve muhtemelen MÖ 8. yüzyıla ait devasa bir teras duvarı hakimdir (Şek. 4, 5). Kaya terasın MÖ geç 7. veya erken 6. yüzyıllarda yüzü kireçtaşından örülmüş, 5 m kalınlığındaki daha büyük başka bir teras duvarı ile genişletildiği 2017 sezonunda ortaya konmuştur. Kireçtaşı yüzlü duvar, kaya teras duvarından daha farklı istikamettedir ve sonraki dönemde hafifçe farklı hizada uzanan kumtaşı yüzlü başka bir teras duvarıyla daha desteklenmiştir (Şek. 6, 7).
2018 sezonunda bu duvarların devamını açığa çıkarmak üzere açmanın batısında kazılar gerçekleştirilerek, kireçtaşı duvarın muhtemelen Akhamenid Dönem’de neredeyse tamamen yerinden söküldüğü keşfedilmiştir. Bu durum Sardis’in MÖ 547’de ele geçirilmesinden sonra Lidya yapılarının artık kullanılmadığına ve bu alanın Helenistik Dönem’e kadar yeniden iskan görmediğine dair önceki yıllarda yapılan gözlemlere bir yenisini daha eklemiştir.1 Tepede Pers Dönemi’ne ait tüm alan kullanımı ve iskan tabakalarının mimari soygun eylemleri ile ilişkili olması, Perslerin Lidya Sarayını ve diğer kurumlarını devralmak yerine, sur içindeki yapıları terk ederek kenti boşalttıklarını düşündürmektedir.
Alan 49 tepesinin batı yamacındaki bir diğer açma, bugüne kadar Sardis’te açığa çıkarılmış en uzun kültür tabakaları serisini gözler önüne sermiştir (Şek. 4, 8, 9). 2018’in beklenmedik keşiflerinden biri MS 14. veya 15. yüzyıllara tarihlenen bir yapıdır. Bu yapı, Sardis’in merkezinde Orta Çağ yerleşimine ait bulunan nadir örneklerdendir (Şek. 10). Burada bulunan karmaşık bir dizi anıtsal Helenistik yapı ise Lidya kireçtaşı teras duvarı bloklarını devşirerek inşa edilmiştir ve bu inşa dönemi muhtemelen Sardis’in Seleukos başkenti olarak kullanıldığı MÖ 3. yüzyıla aittir (Şek. 9).
Bu açma Akhamenid Dönem’e ait deliller de sunmuştur. Lidya teras dolgusu içine açılmış devasa çukurda çok sayıda hayvan kemiği ile fildişi kakma parçaları, demir pullu zırh ve 28 adet tunç ok ucu gibi lüks eşyalar gün yüzüne çıkarılmıştır (Şek. 11, 12). Çukurda bulunan hem en geç tarihli seramikler, hem de bir adet gümüşten küçük Teos sikkesi MÖ 5. yüzyıla aittir (Şek. 13). Ancak, fildişi ve metal eserler ile diğer küçük buluntuların MÖ 6. yüzyılda yağmalanan Lidya Sarayının kalıntıları olması kuvvetle muhtemeldir. Buna benzer bir tahribat dolgusu, alanın güneyinde 2011-2013 yılları arasında kazılan açmada da bulunmuştur. Bu dolgu her ne kadar bozulmuş olsa da benzer nitelikte fildişi mobilya kakması, mühür taşı ve metal eşyalar ile MÖ 547’de şehrin işgali esnasında ölen en az iki bireye ait insan kalıntılarını içermekteydi.2
Akhamenid ve Hellenistik Dönemlerdeki yıkım ve devşirme faaliyetleri Lidya Sarayının çoğu duvarını yerinden sökerek geride bu çeşit soygun çukurları bırakmıştır. Alanın merkezindeki bu açmada 2017’de 3,7 m genişliğindeki devasa bir kireçtaşı duvarın bir yüzü bulunmuştur, ancak burada duvarın arka yüzünün 3 m derinlikte yerinden söküldüğü keşfedilmiştir (Şek. 7, 8). İlişkili dolguda bulunan Howland 21 Tipi kandil parçası bu soygun faaliyetinin Pers Dönemi’nde gerçekleştiğine işaret etmektedir.
Bu alandaki kazıların önemli hedeflerinden bir diğeri ise teras dolgularını inceleyerek terasların tarihçesi hakkında bilgi edinmektir. Neredeyse tamamen steril, kum ve çakıl tabakalarından oluşan ve batıya eğimlenen 5 m derinliğe sahip bu Lidya teras dolguları MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir (Şek. 6). Her ne kadar Lidya teraslarının kesme kireçtaşı bloklardan inşa edilmiş olan son evresinin mimarisine bu açmada henüz rastlanmamış olsa da, dolgudan gelen buluntular, dolgunun sonuncu Lidya kireçtası terası evresine ait olduğunu göstermektedir (Şek. 14).
MÖ 6. yüzyıl depozitinin altında MÖ 7. veya 8. yüzyıllara ait teras dolgularına rastlanmamıştır. Onun yerine Lidya teras dolgusunun altında Geç Tunç Çağı’na tarihlenen 2 m derinliğe sahip iskan tabakalarının yer aldığı gözlenmiştir. Neredeyse yatay uzanan bu toprak tabakalarda yanık ve küllü izler bulunmaktadır. Geç Tunç tabakasından gelen ve tambur olarak bilinen seramik kaplar, Beycesultan ve diğer yerleşimlerde bulanan örneklerle oldukça benzerdir (Şek. 15).
Geç Tunç Çağı katmanının altında ise dolguların niteliği yine değişiktir. Neredeyse steril bir dizi çakıl ve kum katmanından oluşan bu dolgular Geç Tunç Çağ katmanının üstündeki Lidya terası dolgularına benzerlik göstermektedir. Bu dolgudan gelen seramikler MÖ 2000 dolaylarına, yani Erken Tunç 3B Dönemi’ne tarihlenmektedir (Şek. 16). Bu Erken Tunç Çağ dolgusu, modern yüzeyden 14 m derinde ve dik şekilde batıya doğru eğimlenen anakayanın üzerine doğrudan oturmaktadır (Şek. 17).
Açtığımız bu küçük ve çok derin sondaj hiç beklemediğimiz sonuçlar üretmiştir. Öncelikle Sardis’teki kazıların hiçbirinde Erken Tunç Çağ katmanlarına daha önce rastlanmamıştır. Bu, şu ana kadar kentte bulunmuş tabakaların en erkeni olup, yerleşimin tarihini 800 yıl geriye çekmektedir. Kaliteli bir topuz başı ve bir dizi taş balta gibi erken tarihli eserler ender olarak açığa çıkarılmış olsa bile bunların hepsi daha geç tarihli katmanlarda ele geçmiş olması bu erken buluntuların sonraki Sardis sakinlerince kentten toplanmış eserler olabileceklerini kanısını doğurmaktadır.3 Sardisliler toprağın ilk insanları olmakla ve bu topraktan büyümüş olmalarıyla gurur duysalar da Strabo (13.6) bize Sardis’in ancak Troya Savaşı sonrasında, Milet ve Efes gibi kentlere nazaran çok daha geç kurulduğunu söylemektedir. Görünüşe bakılırsa Strabo bunu söylemekte hatalıdır.
Buradaki katmanların doğası ayrıca ilginçtir. Geç Tunç Çağ katmanlarından farklı olarak, 4 m derinliğe sahip eğimli, neredeyse steril ve Lidya teras duvarı dolgularına çok benzer bu katmanın daha erken tarihli bir terasın dolgusundan başka bir şey olduğuna inanmak oldukça güçtür ki bu alanda anakayanın dik eğimi bir teraslama faaliyeti olmadan yerleşmeye imkan tanımayacak kadar diktir. Bu dolguları destekleyecek erken terasın kendisi henüz açığa çıkarılmamıştır ve bu teras duvarının olasılıkla yüzeyden 15 m derinde yer alacak olması, terası gün yüzüne çıkarma ihtimalimizi en aza indirgemektedir. Ancak şu andaki yorumumuz, 4 m derinliğe sahip bu çakıl dolgunun muhtemelen Erken Tunç 3B Dönemi’ne ait bir terasın dolgusu olduğu ve üzerindeki Geç Tunç Çağ iskanından daha erken olduğu doğrultusundadır. Görünüşe göre Sardis’in bu erken sakinleri çok daha erken tarihlerde yapay teraslarla doğal çevreyi dönüştürmeye başlamıştır ki bu da Demir Çağ Lidyalılarının kentsel düzenlemeye yaklaşımlarında karakteristik bir özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
-
Şek. 1
-
Şek. 3
-
Şek. 4
-
Şek. 5
-
Şek. 6
-
Şek. 7
-
Şek. 8
-
Şek. 9
-
Şek. 10
-
Şek. 11
-
Şek. 12
-
Şek. 13
-
Şek. 14
-
Şek. 15
-
Şek. 16
-
Şek. 17
Kazı: Alan 55
Lidya Sarayının aşağısında Alan 55 olarak adlandırdığımız bir diğer yapay teras yer almaktadır (Şek. 1, 3, 18, 19, 20). Erken Roma Devri’nde bu teras, oktastil pseudodipteral düzendeki tapınağa ev sahipliği yapan İmparator Kültü Kutsal Alanına ayrılmıştır. Geç Roma Dönemi’nde ise alan, içinde duvar resimleri ve iyi korunagelmiş eser grupları keşfedilen, kent seçkinlerince kullanılan meskenlere dönüştürülmüştür. Bu iyi korunagelmişlik, evlerin ve civarındaki surların MS 7. yüzyıldaki depremde aniden yıkılmasına bağlıdır.4
2018 sezonu kazıları, 2013-2017 yılları arasında kazılmış açmanın kuzeyindeki yeni bir alanda yapılmıştır (Şek. 9). Mekanlardan bir tanesi, bir havuz ya da benzeri bir hidrolik ögeyi barındırdığı düşünülen muhtemelen üstü açık, mermer döşeli bir avludur (Şek. 21). Burada ortaya çıkarılan oda ise önceki yıllarda kazılanlara nazaran daha kötü korunagelmiştir, ancak bunun sebebi zemin döşemesinin mermer bloklarını devşirmek için tahribatı takiben burada yapılan kazılar olabilir.
Avlunun duvarlarından bir tanesi renkli mermer zemin döşemesini taklit etmektedir (Şel. 22). Alanı tahrip eden depremde bu duvar çatlayarak bir kaç santim yerinden kaymış ve hemen doğusundaki mekana bütün halinde düşmüştür. Bu tahribatta, yaklaşık 0,7 ve en az 0,9 m boyutundaki üç kemerli pencereler fazla zarar görmemiştir (Şek. 23, 24). Bu alanda geçen yıllarda bulunanlara benzer nitelikte iyi korunmuş eser gruplarının açığa çıkarılması beklenmiş olsa bile odanın deprem öncesinde terk edilmiş olması nedeniyle sadece boş toprak bir zeminle karşılaşılmıştır. Yine de Geç Roma odasının malzemeleri arasında, Erken Roma kutsal alanından devşirilmiş olması muhtemel Latince bir yazıt ve giysili bir kadın figürünün alt kısmı keşfedilmiştir (Şek. 25). Alanın daha erken tarihini netleştirmeyi hedefleyen daha derin kazılar ise maalesef sonuçsuz kalmıştır.
-
Şek. 1
-
Şek. 3
-
Şek. 18
-
Şek. 19
-
Şek. 20
-
Şek. 21
-
Şek. 22
-
Şek. 23
-
Şek. 24
-
Şek. 25
Kazı ve Konservasyon: Cadde Açması ve MMS/N
Kazı alanlarının üçüncüsü ise kentin batı girişindedir (Şek. 1, 3, 26). Lidya Dönemi’nde bu giriş Lidya surundan geçen bir yoldan oluşmuştur. Roma Devri’nde ise bu yolun ardılı olan geniş sütunlu cadde, üç kemerli bir takın içinden geçmiştir. Takın orta kemerinin açıklığı 13 m olup, Roma dünyasının bilinen en geniş kemerli takıdır. Bu tak ile komşusu Sinagog ve alandaki diğer yapılar, Alan 55'teki yapıları da tahrip eden MS 7. yüzyıldaki depremle yıkılmıştır. Bu tahribattan sonra ise Sardis’e gelen yol hiç bir zaman temizlenerek yeniden kullanıma açılmamıştır.
2018 sezonu çalışmaları bu yolun kuzey portikosundaki mozaiğin kazısı ve stabilizasyonuna odaklanmıştır. Mozaiğin üzerinde, mozaiği yaptıran Flavius Maionios’a atıfta bulunan bir yazıt bulunmuştur. Muhtemelen MS geç 6. yüzyıla ait bu yazıt Maionios’un muhteşem bir sayman ve yönetici olduğunu söylemektedir (Şek. 27, 28, 29). Projemize cömertçe bağışlanan Lynton Phoenix konservasyon lazeri, temizlik çalışmalarını, özellikle de mozaik taşlarını kaplayan kalın ve betonlaşmış kireç tabakalarının taşlara zarar verilmeden yok edilmesini kolaylaştırmıştır (Şek. 30). Bu proje Ankara’daki Amerika Büyükelçiliğinden gelen cömert ödenekle yürütülmüştür ve şu an mozaiğin ziyaretçilerin teşhirine açılabilmesi için üzerine cam zemin inşa edilmektedir.
Roma takını ve ilişkili yapıları tarihlemek ve bunlar hakkında stratigrafik bilgi edinmek üzere iki sondaj kazılmıştır. Kemerin inşası ile ilgili güvenilir kontekslerden gelen seramikler kısıtlı sayıdadır, dolaysıyla takın kesin tarihi hala belirsizdir. Ancak sondajlardan biri daha erken tarihli yol yüzeylerinden birini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, Lidya sur duvarının, MÖ 547’de kentin Persler tarafından fethedilmesi ile ilişkili kerpiç çöküntüsüne de burada rastlanmıştır.
Bu sektör 1970’ler, 1980’ler ve 1990’larda kazılmış olan Lidya Sur Kapısı, Sardis’e girişi bloklayan Pers duvarları ve Roma sütunları gibi Lidya ve Roma yapılarının sağlamlaştırma ve restorasyon çalışmaları sayesinde bir dönüşüm geçirmiştir. Bu kapsamda eski kesitler düzenlenerek kuru taş duvarlarla desteklenmiştir (Şek. 31, 32, 33). Lidya surları ve sur kapısı, Roma takı ve alandaki diğer yapıları modelleyen yeni üç boyutlu rekonstrüksiyonumuz ise alanın karmaşık tarihçesini görselleştirirek açıklamamıza yardımcı olmaktadır (Şek. 34, 35, 36).
-
Şek. 1
-
Şek. 3
-
Şek. 26
-
Şek. 27
-
Şek. 28
-
Şek. 29
-
Şek. 30
-
Şek. 31
-
Şek. 32
-
Şek. 33
-
Şek. 34
-
Şek. 35
-
Şek. 36
Artemis Tapınağı
2018 yazı Artemis Tapınağı’ndaki temizlik çalışmalarının beşinci ve son sezonu olmuştur. Bu proje kapsamında, mermer blokları, bloklarlara zarar vermeyen hassas bir biyosit kullanarak zararlı bakteri ve likenden arındırma çalışmaları yer almıştır. Bu sezon doğu peristilin en güneyinde gerçek yüksekliğinde ayakta duran sütuna ve kutsal alanda yayılmış bulunan düşmüş bloklara odaklanılmış, bu son temizlik çalışmaları ile de projemiz başarılı bir şekilde sonuca ulaştırılmıştır (Şek. 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44). Bu proje Sardis’teki en tatmin edici projeler arasındadır. Çalışmalarda görev alan ve projenin başarısını garantilemek için, bazen baş döndürücü yükseklikteki iskeleler üzerinde çok zorlu koşullarda çalışan kadınlı erkekli 14 kişilik ekibimiz için de bu proje çok önemlidir. Aynı zamanda bu proje, Prof. Dr. Fikret Yegül’ün otuz yıllık yayınını önümüzdeki yıl tamamlaması yönünde çok büyük fayda sağlamıştır.
-
Şek. 37
-
Şek. 38
-
Şek. 39
-
Şek. 40
-
Şek. 41
-
Şek. 42
-
Şek. 43
-
Şek. 44
Araştırma ve Yayın
Prof. Dr. Mahmut Drahor tarafından yürütülen jeofizik yüzey araştırması Sardis’in karmaşık tabakalanma yapısı ve topografyası göze alınırsa şahane sonuçlar üretmiştir (Şek. 38. Yer radarı modelleme taraması Alan 49 civarındaki alana odaklanıp, kent merkezindeki yapılar hakkında bilgi vererek kent planını biraz daha netleştirmeye yardımcı olmuştur (Şek. 45).
Antropolog Prof. Dr. Yılmaz Erdal ve ekibi 1966’da Duman Tepe’de (BT66.1) yer alan bir Lidya Tümülüsünde bulunmuş Geç Roma Devri’ne ait çoklu mezarın etüdünü gerçekleştirmiştir.5 Araştırma 92 tane birey tanımlayarak, kalıntıların şiddet içerikli toplu ölüme işaret edecek herhangi bir travmaya sahip olmadıklarına, öte yandan bireylerin yaş dağılımının veba ya da başka bir salgın hastalık olasılığını ortaya atmadığına dikkat çekmiştir.
Prof. Dr. Jane DeRose Evans’ın 1973’ten 2013’e Sardis’te Bulunmuş Sikkeler (Sardis Monograph 13: Coins from the Excavations at Sardis: Their Archaeological and Economic Contexts: Coins from the 1973 to 2013 Excavations) geçen yıl yayınlanmıştır. Diğer tüm yayınlarımız gibi bu yeni monografı da internet sitemizden ulaşılabilir. Bu yayınlardaki bilgileri online veritabanımıza da yüklemek üzere çalışmalar sürmektedir.
-
Şek. 38
-
Şek. 45
Dipnotlar
- 1Cahill 2019.
- 2See Cahill, “Recent Fieldwork at Sardis” 123; Dusinberre, “A New Seal from Sardis,” and preliminary reports for the 2011, 2012, and 2013 seasons.
- 3Mace head: S05.007:11959 (Greenewalt, “Sardis, 2005” fig. 12); celts such as S10.010:12610 from a mid-6th c BC Lydian house southwest of the Temple of Artemis: Cahill 2012, fig. 31.
- 4See preliminary reports for 2013, 2014, 2015, 2016, 2017.
- 5Hanfmann, “Ninth Campaign at Sardis,” 47-52.