Preliminary Reports from Kazı Sonuçları Toplantısı (Annual Symposium on the Results of Excavations) (1999-2018)
by Nicholas Cahill
Sardeis 2014
Giriş
Sardeis’te arkeolojik arazi çalışmalarımız 7 Haziran-15 Ağustos tarihleri arasında yürütülmüş olup, sonrasında sezonumuz uzatılarak 16 Ağustos’tan 31 Ekim’e kadar örenyeri konservasyonu gerçekleştirilmiştir. Arkeologları, uzmanları ve diğer personeli içeren ekibimiz 59 kişiden oluşmuştur. Kültür Bakanlığı temsilcimiz olarak Özcan Şimşek’i ağırlamış olmakla çok şanslıydık. Arkeolojik araştırmamıza devam etmemize izin veren Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve özellikle Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Abdullah Kocapınar ile Kazılar Daire Başkanı Melik Ayaz’a ve ayrıca desteklerini ve yardımlarını bizden esirgemeyen Manisa Müzesi Müdürü Sevgi Soyaker’e teşekkürlerimizi sunarız.
Alan 49
2009’dan bu yana kazılarımızın odak noktası akropolden uzanan ve ByzFort ve Alan 49 olarak bilinen iki tepe olmuştur (şek. 1, 2, 3). Bu iki tepe Lidya dönemi’nde anıtsal teras duvarları ile çevrelenmiştir. Önceki yıllarda burada açığa çıkarılan mimari ve buluntuları baz alarak, alanın Lidya krallarının saray bölgesi olabileceğini öne sürmüştük. 2014’te ise buradaki amacımız terasın üst tarafındaki Lidya yapılarını açığa çıkarmaya devam etmekti.
Tepenin merkezinde ilk defa 2012’de açılan açma, 15x24 m boyutlarında genişletilmiştir (şek. 4, 5). Daha önceki kazılar burada, güneydeki kireçtaşı Lidya teras duvarı ile tam olarak aynı hizada bulunan başka bir kireçtaşı duvarın yalnızca üst kısmını gün yüzüne çıkarmıştır.
Önceki yıllarda olduğu üzere, bir dizi erken dönem Bizans mezarı alana yayılmış olarak bulunmuştur ve buradaki toplam mezar sayısı kırk bire ulaşmıştır (şek. 6, 7).
Bu alanda Roma kalıntıları iyi korunagelmemiş olsa da, tabanında bir dizi küpün (pithoi) gömülü bulunduğu geniş açık bir alana ait olduğu söylenebilir. Taban ise oldukça zayıf korunmuştur (şek. 8).
Karmaşık bir dizi Hellenistik duvarın birkaçı, kısmen devşirme kireçtaşı bloklardan inşa edilmiş güneyinde kapısı bulunan bir odayı oluşturmaktadır (şek. 9, 10). Bugün tahrip olmuş olsa da, bu oda daha erken tarihli bir Hellenistik duvarın çıkıntısı üzerine inşa edilmiş ve merdiven ile ulaşılan bir bodruma ait gibi gözükmektedir. Tabanın altındaki dolgudan gelen seramikler MÖ 1. yüzyıla işaret etmektedir. Merdivenin alt kısmındaki sahanlık dört adet fırınlanmış tuğlayla döşenmiştir. Bu tuğlalar, bu teknolojinin Anadolu’daki en erken örneklerindendir.
Bodrum odasının altında, kesme kireçtaşı bloklardan inşa edilmiş, bir duvar açığa çıkarılmıştır (şek. 11). Bu duvar, teras dışında, bu tepe üzerinde bulunan bu türden ilk örnektir. Duvarın temeli iki adet çok-yüzlü blok içermektedir. Bu blokların özgün hallerinde daha eski tarihli bir Lidya duvarının kaide blokları olup burada devşirme malzeme olarak kullanılmış olmaları muhtemeldir. Bu duvarın, batısında yer alan kireçtaşı teras duvarıyla ilişkisi, üzerinde oturan Hellenistik duvar nedeniyle kesinleştirilememiştir. Ancak, buranın doğusunda, Hellenistik odanın diğer tarafındaki taş dolgunun Lidya terasına ait olduğu söylenebilir. Bu koşullar altında terasın genişliği 7 metre olmalıdır. Bu açmada bulunmuş kayda değer eserler arasında, daha önceden bilinen tipte ancak daha özenli boyanmış bir at arabası sürücüsünü resmeden pişmiş toprak plaka (şek. 12), bir tunç fibula parçası ve yüksek kalitede bir Efes malı tabak parçası yer almaktadır (şek. 13).
Tepenin kuzey ucunda, 2012 ve 2013 yıllarında kazılan ve bu sene genişletilen açma, en az üç evreli Roma yapılarını gün yüzüne çıkarmıştır (şek. 14, 15). Bu yapılar 5,5 m genişliğinde bir odanın 2,6 m yüksekliğe sahip ve 1 m kalınlığındaki tamamen yer-altı ögesi olan sağlam Hellenistik temellerinin üzerine inşa edilmiştir (şek. 16).
Önceki kazılar burada MÖ 7. yüzyıla ait bir Lidya teras duvarı ile modern yüzeyin 6,5 m altında, ahşap destekli bir kerpiç duvarı açığa çıkarmıştır (şek. 15, 17). Ancak açmada MÖ 6. yüzyılı temsil eden bir yapı mevcut değildir. Bu nedenle, açmanın güney yarısını kaplayan ve içindeki dolguda çoğunlukla Pers Dönemi’ne ait seramik ile karışık Lidya malzemesi bulunan devasa çukur, antik soygun çukuru olarak yorumlanmıştır. MÖ 6. yüzyıla ait teras duvarı gibi bir yapının buradan tamamen sökülmüş olduğu söylenebilir.
Karmaşık Roma ve Hellenistik Dönem kalıntıları Lidya tabakasına ulaşmamızı engellemiştir. Fakat alandaki en önemli keşif, geç duvarlarla aynı hizada bulunan ve Hellenistik duvarın inşasından önce, yani büyük olasılıkla Lidya Dönemi’ne ait doğrudan anakayaya açılmış kesiktir (şek. 15, 17). Bu kesik, tamamen yerinden sökülen bir yapının, mesela bir teras duvarının, güney yüzünü oluşturmuş olabilir. Eğer tahminimiz doğruysa, yapı 6 metre genişliğinde olacaktır ki bu genişlik, tepenin güneyinde yüzü kireçtaşı bloklar ile kaplanmış teras ile neredeyse aynı ölçülerdedir.
-
Şek. 1
-
Şek. 2
-
Şek. 3
-
Şek. 4
-
Şek. 5
-
Şek. 6
-
Şek. 7
-
Şek. 8
-
Şek. 9
-
Şek. 10
-
Şek. 11
-
Şek. 12
-
Şek. 13
-
Şek. 14
-
Şek. 15
-
Şek. 16
-
Şek. 17
Wadi B Tapınağı ve Alan 55
Bir diğer kazı sektörü Alan 55 olarak bilinen aşağı terastır (şek. 2, 18). Önceki kazılar bu alanın Erken Roma Dönemi’nde, Wadi B tapınağı olarak isimlendirdiğimiz tapınağı içeren, muhtemelen İmparatorluk Kültü’ne ait bir kutsal alan olarak kullanıldığını göstermiştir. MS 1. yüzyıla tarihlendirilen bu kutsal alan Roma Dönemi’nde tahrip edilmiş ve blokların pek çoğu terasın doğu kenarındaki daha geç tarihli ve neredeyse tamamen devşirme malzemelerden inşa edilen büyük bir yapıda yeniden kullanılmıştır. Bu geç yapı muhtemelen bir depremde tahrip olmuş ve geride parçalanmış mermer bloklar, heykeller ve yazıtlar bırakmıştır. Terasın üzerinde ise, muhtemelen daha geç tarihli bir Roma evinden kalma iki oda yer alıyordu.
Alandaki açmamız 300 metrekareden daha fazla genişletilerek, bir kenarında kapı bulunan tuğla ve kaba taşlardan inşa edilmiş devşirme yapının daha büyük bir kısmı açığa çıkarmıştır (şek. 19, 20). Kazılar taban seviyesine erişmemiş, yapının mermer dış duvarlarından önce binanın içine çöken iç duvarlarına ait bir taş yıkım tabakasında durmuştur.
Yapının devşirme malzemesi arasında birden çok farklı binanın mimari parçalarına rastlanmıştır. Bu parçaların etüdü, Wadi B Tapınağı’nın üst yapısının ve kutsal alandaki diğer yapıların öncül rekonstrüksiyonuna izin vermiştir. 2014 sezonunda bulunan heykel parçaları arasında Julio-Claudian dönemine ait bir heykel başı ve daha geç tarihli başörtülü bir kadın heykeli başı yer almaktadır (şek. 21).
Çok sayıdaki devşirme yazıtların küçük parçalarından bir tanesi “Hekate ibadetçilerinin yerleşimi, [ - - ] Laenas’ın oğlu Asiarkhes Aquila Ma[rcel?]lus’u (onurlandırmıştır)” ibaresini kaydetmiştir. Yazıt, Sardeis’te Hekate’ye adanmış bir topluluğun varlığını ve bu mabette onurlandırılan çok sayıdaki Asiarkhes’in bir diğer örneğini belgelemektedir. Yuvarlak biçimli bir sunak üzerinde ise “‘Mızrakdarlar’ Birliği (thiasos) (bu sunağı) Caesar Imperator Maximus ve Zeus’un oğlu Ba(k)chos Dionysos’a adamıştır; yapının inşası ile [-silinmiş erkek ismi-] ilgilenmiştir” yazılıdır. Georg Petzl’e göre, bu yazıt muhtemelen Actium’dan sonra Octavianus’u onurlandırmıştır, ancak bu, hükümdarın Augustus unvanını almasından öncedir; bu nedenle yazıt MÖ 31 ve 28 yılları arasına tarihlenmelidir.
Kutsal alanın kullanımdan kalktığı ve taşlarının devşirildiği daha geç evresine ait beklenmedik bir dizi eser keşfedilmiştir. Bunlar arasında alınlıklı ve üzerine menora, lulav (palmiye dalı) ve etrogun (ağaçkavunu) işlendiği devşirme Roma steli yer alır (şek. 22). Bu stel daha sonraki Ortaçağ tabakasında ele geçmiş olsa da, menora işli bir diğer taş, teras duvarında bulunmuştur (şek. 23).1
Terasın üst tarafında, devşirme bina ile çağdaş en az iki oda bulunmaktadır (şek. 24). İkisinde de duvar resimleri mevcuttur, ancak duvar resimleri o denli zayıf korunmuştur ki yalnızca bir duvarın yüzü açılabilmiştir. Duvar resimlerinde yüksek kaideler üzerinde oturan pilasterler ile renkli mermer levhalar görünmektedir (şek. 25, 26, 27).
Bu odalar da yine, yanarak yıkılmış çöküntü dolgusu ile dolu olarak bulunmuştur; buradaki çöküntü de çok büyük bir ihtimalle devşirme binayı yıkan depremin bir sonucudur. Odadan gelen en geç tarihli sikke ve seramikler MS yaklaşık 408-410 yıllarına tarihlenmektedir. Buna göre kompleksin MS erken 5. yüzyıldan sonra, muhtemelen bir deprem ile yıkıldığı söylenebilir.2
-
Şek. 2
-
Şek. 18
-
Şek. 19
-
Şek. 20
-
Şek. 21
-
Şek. 22
-
Şek. 23
-
Şek. 24
-
Şek. 25
-
Şek. 26
-
Şek. 27
Yol Açması ve Anıtsal Tak
Üçüncü bir kazı sektörü Turistik Geliştirme Projesi’nin bir parçası olarak açılmıştır. Bu proje çalışmalarımızın son yıllardaki bir diğer odağını oluşturur. Sinagog ve Lidya surlarının üzerini kapatacak iki çatının tasarım çalışmaları geçen yaz boyunca ve sezon dışında devam etmiştir. Lidya surları sektöründe, modern İzmir-Ankara karayolunun altında, kendisinden bin yıl önce inşa edilmiş Lidya kapısının tam üzerinden geçen bir Geç Roma yolu bulunmaktadır. Dolayısıyla buradaki amaçlarımızdan biri hayranlık uyandıran bu kültürel ve işlevsel devamlılığı ziyaretçilere gösterebilmektir. Tasarım ve ödenek çalışmaları sürerken, biz projenin farklı iki sektörünü birbirine bağlamak için bu alandaki kazılarımıza devam etmek istedik.
Bu nedenle, Sinagog’un önünde, mermer döşeli Roma yolunun daha fazlasını açığa çıkarabilmek için geniş bir açma açılmıştır (şek. 28). Ancak caddenin yüzeyi, çok yüksekten düşmüş ve döşemeyi kısmen parçalamış geniş mermer bloklarla kaplı olarak bulunmuştur (şek. 29, 30, 31, 32). Çöken blokların pek çoğu sonrasında kasten parçalanmış ve alan mermer yongalar ile dolmuştur. Bunların kireç yapımında kullanılmak amacıyla kırılmış olması muhtemeldir. Alandaki etüdümüz blokların bir çoğunun iki farklı ölçüdeki kemere ait kemer taşları olduğunu göstermiştir. Daha küçük olanlar yaklaşık 4 m çapındadır ve buranın hemen kuzeyinde 1963’te kazılmış ve tetrapylon olarak canlandırılmış yapının dört adet kemer ayağı ile uyumludur (şek. 33). Ancak büyük kemer taşları 13 m çapındadır ve bu tetrapylon için oldukça geniştir. Kazılar yolun diğer kısmında 13 m uzakta bir dizi kemer ayağını daha açığa çıkarmıştır. Bu ölçü büyük kemer taşlarının çapı ile tam uyumludur ve Roma yolunun bir anıtsal mermer kemer ile çevrelenmiş olduğunu göstermektedir. Bu keşif, üç geçitli sekiz ayaklı bir zafer takının rekonstrüksiyonuna izin vermektedir. Bu kemer Anazarbos ve Selanik kemerlerine benzerdir (şek. 34, 35).
Yapı 8,6 m kalınlığındadır; simetrik olması halinde genişliği yaklaşık 33-34 m olacaktır. Bu ölçüler yapıyı, Roma dünyasının bilinen en geniş kemeri yapmaktadır. Büyük bir şans eseri, kemerin iç kısmının kilit taşı korunmuştur ve üzerinde iki yazıt yer almaktadır. Üst taraftaki kırıktır, alt taraftaki ise yapının gözetmeninin kendi kaynaklarından Herakles [---]phylax’a bir heykel adadığını kaydetmektedir (şek. 36). Kemerin tarihi henüz kesinleştirilememiştir. Prof. Petzl kilit taşı yazıtını MS 1. veya 2. yüzyıla tarihlemektedir. Mimari bezeme ise 2. yüzyıla işaret etmektedir, ancak diğer öğeler bu tarihi biraz daha öne çekebilir. Yapının şüphesiz karmaşık bir inşa tarihi vardır ve bir veya daha fazla kere yeniden ayağa kaldırılmış olabilir.
Bu kemerin özgün bir özelliği ise geniş hattın kemer taşlarının, 1200 m uzaktaki Artemis Tapınağı’nın cellasında yer alan sütun tamburlarından kesilip devşirilmiş olmasıdır. Öyle görünmektedir ki tapınağın sütunları Roma Dönemi’nde taşınmış ve bu alanda yeniden kullanılmıştır. Erken tarihli bu ilginç devşirme örneğinin bir benzeri MS 1. yüzyılda Korint’teki Apollon Tapınağı’nda karşımıza çıkmaktadır.3
-
Şek. 28
-
Şek. 29
-
Şek. 30
-
Şek. 31
-
Şek. 32
-
Şek. 33
-
Şek. 34
-
Şek. 35
-
Şek. 36
Alan Konservasyonu ve Artemis Tapınağı
Örenyeri konservasyon projeleri M Kilisesi, Artemis Kutsal Alanı’nın kuzey stoası, PN Sektörü, Alan 55 duvar resimleri, Hamam-Gymnasium Kompleksi ve Sinagog’da gerçekleştirilmiştir. Ancak bu projelerin en büyüğü Artemis Tapınağı’nda uygulanmıştır. Artemis Tapınağı, kazıldığı yüzyıldan bu yana kararmış, siyah siyanobakteri ve likenlerle kaplanmıştır. Likenler ürettikleri asitle mermerleri oymakta, yüzeyini zedelemektedir; siyah siyanobakteri ise, ziyaretçilerin üzerine isimlerini kazıdıkları bir “kara tahta” oluşturarak, duvarlara daha da fazla zarar vermektedir (şek. 37). Son üç yazdır, konservatörlerimiz Michael Morris ve Hiroko Kariya, organik biyofilmi temizlemek için farklı yöntemler geliştirmiştir (şek. 38). Preventol’un seyreltik çözeltisi taşlara sıkılıp, üstleri Preventol ile doygunlaştırılmış ıslak çuval bezi ile kapatılmış ve plastik ile kaplanmıştır. Bu şekilde işleme sokulan alan, taşların durumu ve biyofilm tarafından kaplanma derecesine göre yaklaşık 5 gün boyunca kapalı tutulmuştur. Bu sürede Preventol taşa nüfuz ederek, mermere işleyen siyanobakterileri öldürmüş ve likenleri yumuşatmıştır. Uygulama yapılan alanın üzeri belli aralıklarla açılıp, fırçalarla dikkatlice ovularak temizlenmiş ve Preventol yeniden uygulanmıştır. Beş günün sonunda, alan yeniden fırçalanmış ve hafifçe yıkanmıştır. Her ne kadar temizlikten hemen sonra mermerler kahverengi ve lekeli görünse de (şek. 39), biyosit aylar boyunca bakterileri öldürmeye devam etmekte ve ancak bir yıl veya daha uzun bir süre sonunda işlemini tamamlamaktadır. Süreç yavaş ama hassas ve etkilidir. Sadece mermer blokların üzerini temizlemek yerine, canlı organizma kolonilerinin tapınağı sarması sorununa kökten çözüm getirmektedir. Sadece yüzey temizliği yapmakla kalmayıp, taşların derinine işlemektedir. Fakat en önemlisi, taşları olması gerektiğinden fazla temizlemediği için taşların antik yüzeyine zarar vermeden yerinde bırakmaktadır.
Üç senelik bu hazırlık sonunda bu sene beş yıllık bir projeye başlanmıştır. Temizlik çalışmaları tahminimizden daha etkin ve hızlı gitmiştir. Bu nedenle çalışmalara iki ay daha devam edilerek, cella duvarları ve iç kısımdaki kaideler temizlenmiştir. Sonuç olarak tapınak antik dönemdeki görünümüne kavuşmuştur (şek. 40, 41, 42, 43).
-
Şek. 37
-
Şek. 38
-
Şek. 39
-
Şek. 40
-
Şek. 41
-
Şek. 42
-
Şek. 43
Araştırmalar ve Yayınlar
Araştırma ve yayın çalışmaları sezonun diğer bir önemli kısmını oluşturmuştur. Arkeolog ve tarihçileri içeren yeni projemiz Hellenistik Çalışma Grubu, Hellenistik Dönem başkenti Sardeis’i hem yerel hem bölgesel dinamikleri ile incelemekte ve kentin, bir Pers satraplık merkezinden Yunan polisine dönüşüm sürecindeki değişimleri açıklamaya çalışmaktadır. Yayın çalışmaları da hızla devam etmektedir. Bunlar arasında HoB kazı sektörü, Sinagog ve Artemis Tapınağı yapıları, sikkeler, yazıtlar, seramik ve pişmiş toprak eserleri konu olan yayınlar bulunmaktadır. Uzun süredir beklenen Sardeis EA ve E Kiliseleri kitabı bu ilkbaharda Hans Buchwald tarafından yayınlanmıştır. Ayrıca, yeni internet sitemizde ücretsiz indirilebilen bütün yayınlarımız ve interaktif eser veritabanımız ile İngilizce ve Türkçe makaleler yer almaktadır.
(Kazı Sonuçları Toplantısı 37.2: 147-164’ten uyarlanmıştır.)
Dipnotlar
- 1Rautman 2015.
- 2Bu rapor yazıldıktan sonra, 2015 kazı sezonunda, aynı yıkım tabakasında MS 6. yüzyıla ait sikkeler bulunmuştur.
- 3Frey 2015.