The Lydians and their World (2010)

by Elspeth R. M. Dusinberre

Lidya Fildişi Eserleri

Giriş

Maionialı ya da Karialı bir kadın

nasıl kızıla boyarsa benek benek fildişini,

hani o fildişi avurtluk olur atlara,

saklar kadın onu evinde bir köşede

kullanmak ister bu avurtluğu bir sürü atlı

oysa yalnız krallara yaraşır bir süstür o,

bir şereftir hem ata, hem onu sürene....

(Homeros, İlyada 4.142-145, çeviri Azra Erhat - A. Kadir)

Mezopotamya, Anadolu, Yunanistan ve Karadeniz bölgesinde kullanılan fildişi lüks bir maldır. Homeros’un Maionialı (yani Lidyalı) kadınları fildişi boyama konusunda örnek göstermesi bu açıdan önemlidir. Gerçekte ve bir mevki göstergesi olarak değeri aşikardır.

Antik çağda fildişi, fil ya da su aygırı dişi çeşitli kaynaklardan geliyordu. Filler Hindistan ya da Afrika kökenliydi.1 Fildişleri düzeltilmekte ve tabakalar hâlinde açılarak ince, düz bir dilim elde edilmekteydi. Daha sonra bu Ilias’ta anlatıldığı gibi işlenmekte ve boyanmaktaydı.2 Bunlara ilaveten fildişleri plastik heykeller, kabartma paneller ve birçok başka biçimlerde işlenebiliyordu.3 Sıklıkla mobilya, at koşum takımı ya da kıyafet süsü olarak işlev görmüşlerdir.4 Fildişi oymacılığı için kullanılan aletler arasında testereler, keskiler, çeşitli boyutlarda delgiler, farklı şekil ve büyüklükte delgeçler, kazıma için sivri uçlu aletler ve perdahlama maddeleri (belki farklı incelikte kumlar ve son cila için düz bir taş, kemik parçası ya da deri) sayılabilir.

Sardeis'te Fildişi

Sardeis’te bulunan fildişi nesneler bu lüks malzemenin çeşitli ortamlarda kullanıldığını göstermektedir. Belki de bir at koşum takımı süsü olan fildişi geyik 1994’te Sardeis’in Arkaik Dönem Lidya tabakalarında ele geçmiştir (No. 53; Şek. 1, 2, 3).5 Çok zarif oyulmuş bu parça (boynuzları maalesef kırılmıştır), MÖ altıncı yüzyılın başında Lidyalı müşteriler için hayvanlar oyan fildişi ustalarının ustalığını sergilemektedir. Yine Arkaik tabakalarda iki kemik ya da fildişi chapes (kın uçları) veya kılıç kınlarının uçlarına takılan süsler bulunmuştur (No. 54, 55; Şek. 4, 5. Her ikisi de İskit sanatından bilinen “hayvan üslubu” ile oyulmuştur. Bunları yazılı kaynakların bahsettiği Kimmer istilası ile ilişkilendirmek çekici gelmektedir, ama bunlardan biri henüz bitmemiş hâlde ele geçtiği için yerel üretim olabilir.6 Bu gruptaki fildişlerinin ilgi çekici özelliklerinden birisi bunların erkeksi gövde gösterisi ile ilişkili olmalıdır. Kın uçlarının durumunda açık şekilde askeri gövde gösterisi söz konusudur.

Yıllar boyunca Sardeis’teki mezarlarda çeşitli fildişi parçaları ele geçmiştir. Bunların boyutları ince uzun şeritlerden mobilya kakması veya belki de bıçak sapı olarak kullanılabilecek silindirlere kadar değişmektedir.7 Şimdiye kadar Sardeis’te bulunmuş diğer önemli fildişi nesne, kriselafantin bir kadın heykelciğinin parçası olabilecek Akhaemenid Pers dönemine ait küçük bir baştır (No. 52). Her iki yanağa hilal şekli kazınmıştır; bir üçüncüsü alt dudağın altındadır. Kulağında merkezden yayılan çizgilere sahip büyük ve yuvarlak küpeler vardır (Şek. 6).8

Sardeis’te nispeten birkaç fildişi nesne bulunmuş olmasına rağmen, Phrygia’dan gelen bazı fildişi buluntular ile Lidya’daki metal işçiliği arasındaki yakın ilişkiler, bu lüks malların Lidya’da üretildiğini akla getirmektedir. Hepsi de kuşkusuz Lidya Krallığı ve Pers İmparatorluğu zamanında Sardeis’te kullanılan eşyalar hakkında bir fikir vermektedir.9

Bunlar arasında belki de en dikkat çekici olanı Orta Anadolu’nun dağları arasındaki geniş bir şehir olan Kerkenes Dağ’da bulunan işlenmiş fildişi levhadır (Şek. 7).10 1996’daki test kazıları, altın yaldız ve kehribar ile kakmalı kabartma bir mobilya panelini gün ışığına çıkarmıştır. Kısmen korunmuş olan panel bir erkek - bir dişi şeklinde sıralanmış beş hayvandan oluşan bir friz taşımaktadır. Bunlar üstte boncuk dizisi altta meander motifiyle sınırlandırılmıştır.11 Kerkenes fildişi paneli olasılıkla düz arkalıklı göz alıcı bir sandalye ya da tahtın (kollukları olan arkalıklı bir sandalye) arkasına ait bir kakmayı süslüyordu. Panelin teknik, üslup ve ikonografisi, esin kaynağı ve üretimine şekil veren karmaşık gelenekler hakkında fikir vermektedir: İskit Kafkasları ve Orta Asya, İran, Büyük Mezopotamya, Orta ve Batı Anadolu ile Doğu Akdeniz gibi çeşitli bölgelerle karşılaştırılabilecek bir malzeme sunmaktadır. Son olarak, bu satırların yazarı panelin üretimi için İran, Mezopotamya ve Transkafkasya’nın köklü görsel sanatlarından bilgilenmiş Lidya ya da Batı Anadolu kökenli bir teknik geleneğin varlığını ileri sürmüştür12. Eserin Kerkenes’te bulunması, MÖ birinci binyılın başlarından itibaren Batı ve Orta Asya arasındaki sosyopolitik olarak değişken ortamda lüks mal üretimi ve değiş tokuşu gibi sorulara cevap vermektedir.

Lidya Krallığı ve onu takip eden Pers Döneminde Lidya’da fildişi üretimi ve kullanımıyla ilgili küçük ama zengin kaynaklar fildişi oymacılarının sanatsal ustalıklarını, çeşitli malzemelerle (fildişine ilaveten değerli metaller) çalışan sanatçılar arasındaki akıcı fikir alışverişini ve fildişi malların Anadolu’da nerelere kadar uzanabileceğini göstermektedir.

  • Şek. 1

    Sardeis’te MÖ 7. yüzyıl döşemesi altında bulunmuş fildişi geyik (No. 53) (Telif hakkı Sart Amerikan Hafriyat Heyeti / Harvard Üniversitesi)

  • Şek. 2

    Sardeis’te MÖ 7. yüzyıl döşemesi altında bulunmuş fildişi geyik (No. 53) (Telif hakkı Sart Amerikan Hafriyat Heyeti / Harvard Üniversitesi)

  • Şek. 3

    Sardeis’te MÖ 7. yüzyıl döşemesi altında bulunmuş fildişi geyik (No. 53) (çizim) (Telif hakkı Sart Amerikan Hafriyat Heyeti / Harvard Üniversitesi)

  • Şek. 4

    Sardeis’ten “hayvan üslubunda” yapılmış chapes (kın uçları) (No. 54, 55) (Crawford H. Greenewalt, jr. şahsi fotoğrafı)

  • Şek. 5

    Sardeis’ten “hayvan üslubunda” yapılmış chapes (kın ucu) (No. 55) (sulu boya) (Crawford H. Greenewalt'ın tarafından su boyasi)

  • Şek. 6

    Sardeis’te bir mezarın dışında bulunmuş fildişi baş (No. 52) (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

  • Şek. 7

    Kerkenes Dağ’dan fildişi levha (Vedat Nedim Tör Müzesi'nin izni ile)

Dipnotlar

  • 1Sadece gözlemle fildişinin kaynağını (Afrika ya da Hindistan filleri ve bunların alt türleri gibi) tespit etmek imkânsızdır. Coğrafi açıdan Sardeis’teki fildişi buluntuların Hindistan yerine (karayoluyla) Afrika’dan geldiği (ticaret yoluyla Afrika’dan Doğu Akdeniz’e ve buradan daha doğuya) düşünülebilirse de Asya kıtasında geniş alanlara yayılan temasların varlığına bakarak bu konuda bir kanıya varmaktan kendimizi alıkoymalıyız. Farklı fildişlerinin özellikleri için bkz. Brown 1975. Lafontaine ve Wood 1982, Afrika ve Hint fildişleri arasında bir ayrım yapmaktadır, fakat elde ettikleri sonuçlar başka fildişi örneklerine uygulanacak referanslar sağlamamaktadır. Greep 1987 ve Minney 1991 koruma altına aldıkları farklı fildişlerin özelliklerini derlemiş ve tartışmışlardır. Bu kaynaklara işaret ettiği için S. A. Korolnik’e teşekkür ederim. Afrika ve Hint fildişlerini ayırt etmek için başvurulan DNA analizleri ilgi çekicidir.
  • 2Fildişini yumuşatarak düzleştirmek için başvurulan antik yöntemler günümüze ulaşmıştır. MS ikinci yüzyılın ikinci yarısında Pausanias (5.12), “hem öküzlerin boynuzları hem de fillerin dişleri ateş yardımıyla düzleştirilebilir ve istenen şekle sokulur” demektedir. Theophilos (De diversis artibus 3.93) ise fildişinin sirke veya şarap içinde ısıtılmasını, ateş üzerinde yağ ile ovulmasını, ardından da düzleştirmek için deriye sarılmasını tavsiye eder. İşlemden önce fildişinin düzleştirilmesi ya da şeklinin korunarak biçimlendirilmesi hakkında bkz. Lapatin 1997 ve Lapatin 2001. Oyma fildişi tabakalar için Atina’da Keramaikos’tan fildişi bir kline üzerindeki süslemelere bakınız Knigge 1976. Renkli oyma fildişleri Kertch’ten gelen örnekler tarafından temsil edilmektedir. Mart 1998’de bana British Museum’daki Kertch fildişlerini gösteren J. L. Fitton’a teşekkür ederim
  • 3Örnekler burada gösterilemeyecek kadar çoktur, fakat Nimrud’taki Asur saraylarında bulunan fildişleriyle ilgili eserlere kısa bir bakış atmak bile yelpazenin genişliği hakkında bir fikir vermektedir. Bkz. Mallowan 1966 ve Herrmann 1986, Herrmann 1992 ve Herrmann 1996.
  • 4Klineler, yataklar ve sandalyeler fildişi ve kehribar gibi çeşitli malzemelerle bezenmekteydi. Yazılı kaynaklar kanepelerin bazen altın ve gümüş ile de süslendiğini bildirmektedir. Fildişi kakma örnekler Gordion ve Salamis’te (Kıbrıs) bulunmuştur. Ahşaptan yapılmış ve kehribar ya da fildişi ile bezenmiş malzemeler Yunanistan’da ele geçmiştir. Gordion için bkz. Körte ve Körte 1904 110 ve Knigge 1976, 63; Salamis için bkz. Karageorghis 1973, Barnett 1982, 49–50 ve Herrmann 1986, 35–36. Nimrud’ta bağlantılarıyla birlikte bulunan fildişi kakma frizlerin boyutlarına bakılrsa bunlar klinelerden gelmiştir. Bunlardan biri 100 cm uzunluğunda 8,2 cm genişliğinde (Mallowan 1966, 534, fig. 452; Simpson 1993, 572; bir başkası ise 110 cm uzunluğunda ve 4,4 cm genişliğindedir (Mallowan 1966, 512–513, figs. 416–417; Simpson 1993, 572). Yine Nimrud’un fildişi buluntuları iyi mobilya örnekleriydi. Daha geç bir örnek için Vergina’daki fildişi kakma klineye bakılabilir (Andronicos 1984). Fildişi toka için, Gordion’daki B Tümülüsü’nde bulunmuş koç başı bezemeli bir fildişi iğne ya da iğe bakınız. B Tümülüsü, söz konusu buluntularla birlikte ele geçen sözde Samos lekythoslarının kronolojisine göre yakl. MÖ 630’a tarihlendirilmektedir. Son gelişmeler lekythosların tarihini daha da indirmekte ve dolayısıyla mezar yaklaşık MÖ 580’lere yerleştirilmektedir (DeVries, kişisel görüşme, 2002). Fildişleri TumB No. 7 olarak kaydedilmiştir (şimdi Ankara’dadır). Mezarın tabanında, kefenin dışında baş kısmına yakın bir yerde bulunmuştur (Kohler 1995, 9–24, res. 3–9, and lev. 9 A-C). Yine Gordion’dan bir fildişi at alınlığı için bkz. DeVries et al. 2003, res.3.
  • 5Greenewalt ve Rautman 1998, 493–494, res. 19.
  • 6Strabon 1.3.21, 13.4.8, 14.1.40.
  • 7BT 62.4 mezarında işlenmiş fildişi parçası (BI62.009) ele geçmiştir (Hanfmann 1963, 57–59, McLauchlin 1985,179–182, ve Ratté 1989b,169–176); Mezar 281’de ise altı fildişi silindir ve çeşitli fildişi parçalar ortaya çıkarılmıştır (Butler 1922, 144, Curtis 1925 ve McLauchlin 1985, 226–227).
  • 8Mezar S1’de bulunmuştur; bkz. Butler 1922,140–141, 162–164, Curtis 1925 ve McLauchlin 1985, 235–236.
  • 9Ephesos’taki fildişi buluntular elbette iyi bilinmektedir ve 1908’de Hogarth 1908 tarafından yayınlanmıştır; ayrıca bkz Bammer 1984. Lykia Bayındır tümülüslerinde kazılmış MÖ dokuzuncu-beşinci yüzyıllar arasına tarihlenen fildişi buluntular Türkiye’nin güneybatısı ile Phrygia arasındaki önemli bağları yansıtmaktadır. Özgen ve Özgen 1988, Özgen 1994 tarafından yayınlanmıştır. Orta ve güneybatı Anadolu arasındaki bağlantıların varlığı Bayındır Tümülüslerindeki gümüş ve tunç kapların üzerindeki Phryg dilindeki grafitilerle açıklık kazanmıştır (Varinlioğlu 1992).
  • 10Kerkenes Dağ için bkz. Summers 2007a, Summers 2007b, Summers ve Summers 2007 ile bunlarla ilgili kaynakça; ayrıca bkz. proje web sayfası: http://www.kerkenes.metu.edu.tr/.
  • 11Bu levha için bkz. Dusinberre 2002.
  • 12Bkz. aynı eser.