by Andrew Ramage, Nancy H. Ramage, and Gül Gürtekin Demir
Özet
Özet
Lydia Krallığı’nın başkenti Sardis eski çağda altınıyla, lüks tekstil ürünleriyle ve hızlı atlarıyla ün yapmıştı. En meşhur kralı olan Kroisos o kadar varlıklıydı ki “Kroisos kadar zengin” söylemi günümüze kadar ulaşan bir ifade haline gelmiştir. Tarihçi Herodotos’a göre Delphi’deki kehanet merkezine tonlarca altın gönderecek kadar zengin bir kraldı (I.92).
Pers kralı Büyük Kyros tarafından yenilgiye uğrayan Kroisos, Lydia kralları içinde son kral olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olayın hikayesi bir efsanenin içinde saklıdır; çünkü, Herodotos’un iddiasına göre yakılarak idam edilmek üzere odun yığınının üzerine yerleştirilen Kroisos’un hayatını Apollon’dan başkası kurtarmamıştır. Apollon güçlü bir yağmur fırtınası yollayarak ateşi tam zamanında söndürmüştür. Bu olayın meydana geldiği M.Ö. 6. yüzyılın ortası, bu kitabın da sona erdiği noktadır. Kitap, daha da karanlık olan, ancak arkeolojinin aydınlatmaya başladığı bir tarih aralığı ile başlar. Burada konu edilen en erken arkeolojik malzeme, Sardis’in henüz küçük bir köyden öte olmadığı bir dönem olan yaklaşık M.Ö. 12. yüzyıla, Geç Tunç Çağı’na aittir. Kentin Küçük Asya’nın önemli büyük kentlerinden birisi olması daha sonra gerçekleşecektir. Ancak, burada konu olan Kroisos ya da onun krali selefleri değildir; daha ziyade, küçük konutlarda yaşayan ve çalışan mütevazi işçiler, çiftçiler ya da zanaatkarlar ve kadın halk konu edilmektedir.
Sardis Kazı Araştırmaları, bu insanların kentte kendilerine mesken tuttukları iki alanda önemli buluntular ortaya koymuştur: taş temelli, üst yapısı bazen kerpiç duvarlı binalar; binalar arasında yer alan caddeler ya da geçitler; aynı zamanda, bu evlere ait, bazen sanki evin sakinleri tarafından daha henüz yeni bırakılmış hissini veren buluntular meydana çıkartılmıştır. Buluntular sadece seramik değildir, aynı zamanda çeşitli keskiler ve aletler, kemik objeler, kimi zaman da cam boncuklar ele geçmiştir. Bizim görevimiz, bu iki kazı sektöründe on yılı aşkın süre içerisinde bulunan buluntu topluluklarından bir anlam çıkartmaya çalışmak olmuştur.
Söz konusu sektörler arasında ilk konu edilen alan en büyük olanıdır ve “HoB (Bronzlar Evi) alanındaki Lydia Açması” olarak adlandırılmıştır. Bu ismin verilmesinin nedeni hemen yakınında 1958–1960 yılları arasında ortaya çıkartılan ve taban altı seviyelerinde Lydia yerleşim izlerine işaret eden Geç Roma Bronzlar Evi’nin yer almasıdır. Lydia Açması, 1959’dan 1970 yılına kadar çoğunlukla Gustavus F. Swift, Jr.’ın uzman gözetimi altında, ayrıca 1980 yılında daha küçük çaplı sondajlar şeklinde kazılmıştır. Bu çalışmaya konu olan incelememiz yaklaşık M.Ö. 1200’den 550’e kadar olan 650 yılı geçkin bir zaman dilimine ait arkeolojik katmanlardaki buluntuları ilgilendirmektedir.
Nispeten daha küçük bir alan olan diğer kazı sektörü “PC” (“Pactolus Cliff”/Kayalık Paktolos) olarak adlandırılmaktadır. Bu kazı alanı Paktolos Nehri’nin doğusundaki bir yamaçta yer almaktadır. Alan 1958–1959 kış aylarında Roma dönemine ait bir lahdin kabartmalı parçaları ile büyük mimari blokların nehir yatağına yuvarlanması üzerine ortaya çıkmış ve ardından 1959 ve 1960 yaz sezonlarında kazı yapılmasına neden olmuştur. Mario Del Chiaro tarafından yürütülen kazı çalışmaları sonucunda Roma mezarlarının altındaki seviyelerde Lydia kültür katmanlarına ulaşılmıştır.
Sardis’in bu iki alanında yerli halkın mütevazi konutları ortaya çıkartılmıştır. Bazı dönemlerde bu insanların yaşamlarına ait bilgiler kısıtlıdır; ancak, yine de yerleşim tarihi hakkında bir fikir edinmemiz için yeterlidir. 1958 yılında başlayan Harvard-Cornell araştırmaları öncesinde Lydialılar hakkındaki bilgilerimiz çok daha azdı. Uzun soluklu kazılar sonucunda, Sardis’teki antik kentin pek çok yönü aydınlığa kavuşmuştur; bu kitap, Lydialıların nasıl yaşadıklarını, gözümüzde canlandırabileceğimiz bir şekilde, Lydia yerleşim izleri gösteren iki alanın kalıntılarını incelemektedir: barınma şekilleri, yapılar arasındaki geçitler ve günlük yaşamda kullanılan eşyalardan yola çıkarak anayurtlarında yaşayan sıradan Lydialı halka ait buluntuları ve kültürel tabakalaşmasını anlaşılabilir kılmaya çaba sarf edilmiştir.
Dönem ilerledikçe büyüyen kent, batıdaki Yunan ve doğudaki Anadolulu komşularıyla ticari ilişkilerde bulunmuştur. Bu yabancı komşulardan gelen etkileri Lydialılar üzerinde ve özellikle de onların seramiklerinde görmek mümkündür. Bu etkileri belirlemede izlenecek en iyi yollardan bir tanesi de Lydia seramiklerinde görülen form ve bezemeleri incelemektir; böylesine bir inceleme kitabın ivme kazandırıcı temel özelliklerinden bir tanesidir. Kitaptaki bölümler hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse, ilk bölüm Sardis’teki seramik ustalarının yaptığı üretimlerin genel özelliklerini ortaya koymaktadır: öncelikle, Lydia seramiklerindeki formlar hakkında açıklamalar sunulmuş, ardından da seramiklerin nasıl onarım gördükleri ve yeniden kullanıma hazır edildikleri konu edilmiştir; sonra, hamur tipleri ve ardından Lydia seramiklerindeki boyama teknikleri ve çeşitleri yer alır. Böylece, kitabın giriş kısmı sonraki bölümlerde tartışılacak olan HoB ve PC sektörlerindeki stratigrafi ve değerlendirmelere bir temel oluşturabilmesi amacıyla Lydia seramikleri hakkında genel bir bilgi sunmaktadır.
Seramiklerle ilgili olan kısmın ardından, kitabın yazarları Sardis yerleşimi konusundaki gözlemleri bir araya getirmişlerdir. Bu kısımda, özellikle Akropolis’in kuzey yamacının oluşumunu etkileyen fiziksel faktörler ve doğal kent peyzajını meydana getirmiş olan alüvyal birikintiler üzerinde yoğunlaşan yerleşim topografyası hakkındaki açıklamalara yer verilmektedir. Bölüm I “HoB” sektörünün, Bölüm II de “Pactolus Cliff” (Kayalık Paktolos) sektörünün stratigrafisini tartışmaktadır. Son olarak, Bölüm III’de önce HoB daha sonra da PC olmak üzere buluntuların kataloğu sunulmuştur. Katalog kısmının hemen ardından kimyasal analizlerin yer aldığı bir ek, kaynakça, görsellerin kaynakları, uyumluluk dizinleri ve indeks yer alır.
Kitapta Lydia dönemi, Geç Tunç Çağı’nda (M.Ö. 1100–1000) başlar. Bu durum, daha önceden Lydialı halkın olmadığı anlamına gelmez; bunun nedeni, Sardis’teki yaşam izlerine ait verilerin ancak bu dönemde yoğunlaşmasıdır. Daha erken dönemlere ait yerleşim izlerinin Sardis’in hemen kuzeyindeki Gyges Gölü çevresinde olduğu ve son yıllarda da gölün batısında yer alan Kaymakçı’daki büyük bir kentin ortaya çıkartıldığı bilinmektedir. Ancak, bu kitapta sadece Sardis kenti esas alınmaktadır, bu nedenle de bahsi geçen en erken buluntular Geç Tunç Çağı’na aittir. Söz konusu en erken buluntular 1960, 1962 ve 1966 yıllarında kazılan üç tane derin sondajın en alt seviyelerinde ele geçmiştir ve burada her biri detaylı olarak tartışılmıştır. Alt derinliklerde ele geçen heyecan verici buluntular arasında kulübe tarzı bir yapının tabanı, pithos gömüsü, çeşitli duvarlar, seramik ve metal eserler ile özellikle bir eşeğe ait iskelet dikkati çekmektedir.
Söz konusu olan en erken tabakaları izleyen yüzyıllar Lydia IV’den başlayıp Lydia I’e kadar devam eden, diğer bir deyişle 11. yüzyıllar ile altıncı yüzyıllar arasındaki zaman dilimini kapsayan dört tabakaya ayrılmıştır. Bu tabakaların her biri HoB ve PC sektörleri için ayrı ayrı tartışılmıştır.
Lydia IV tabakasına ait fazla kalıntı yoktur ancak, bazı duvarlara ait izler ve geometrik etkili seramikler gözlenmektedir. Lydia III tabakası, özellikle büyük bir yangınla birlikte ölüm ve yıkıcı bir tahribata ait belirgin izleri taşıması açısından ön plana çıkmaktadır. Küçük bir kız çocuğuna ait iskeletin de yer aldığı az sayıdaki insan iskeleti kalıntısı bu dönemde meydana gelen bir şiddete işaret etmektedir. İlgili seviyede ele geçen seramiklere dayanarak bu tahribatın tarihi 8. yüzyılın sonu olarak tespit edilmiştir. Saldırıyı gerçekleştirenler hakkında bilgimiz yoktur.
Sardis’teki halkın nasıl yaşadığına dair belirgin verilerin ilk kez ortaya çıktığı dönem, Lydia II tabakasının ait olduğu zaman dilimine aittir. Kazı sektörürünün batısındaki çevre duvarının içerisinde işlik olarak da kullanılmış olabilecek bir seri konut ele geçmiştir. Bu binaların birkaç tanesinde evin tabanlarında ele geçen seramik ve farklı objeler sanki sakinleri evi henüz terk etmiş izlenimi verecek şekilde ortaya çıkartılmıştır. Bununla birlikte, bu döneme ait depolama, pişirme ve işlik amacıyla yapı içerisine yerleştirilen iç mekanlar, caddeler ve geçitler de ele geçmiştir. Lydia II döneminde yaşayan Sardisli sakinler taban altına kazdıkları büyük çukurları depo alanları ya da çöplük olarak, belki de her iki amaç için de kullanmaktaydılar. Bu çukurların, ya da diğer bir deyişle bothrosların çoğunun alt seviyesi Lydia III tabakasının taban seviyelerinde ele geçmiştir; bu durum, çukurları kazanların Lydia III’deki yangın seviyesinin üzerinde biriken çakıl taşlı kalın tabakayı yararak alt seviyeye ulaşmasından kaynaklanmaktadır.
Lydia I dönemine ait buluntular bize konutlarda yürütülen farklı etkinlikler ve yaşamsal düzenlemelerle ilgili çok daha fazla veri sunmaktadır. Sadece evlerin duvarları ya da taban üstünde bulunan seramikler değil, aynı zamanda kemik aletler ve dokuma tezgahı ağırlıkları üreten mekanlara ait buluntular da elimizdeki veriler arasında yer almaktadır. Arkeologlara Lydia kalıntılarının Roma tabanlarının hemen altında yer aldığı gerçeğini gösteren aslında Roma dönemi Bronzlar Evi (HoB) alanının altında ele geçen Lydia I dönemine ait bir taban ve çeşitli duvar kalıntılarıdır.
PC sektörüne baktığımızda, Lento Mezarı ve iki adet Roma tonozlu oda mezarının altında ele geçen Lydia duvarları geç dönem seviyelerine o kadar yakındır ki bir seferinde Lento Mezarı’na ait bir Hellenistik dönem duvarının Lydia Duvarı 9’un hemen üzerine inşa edilmiş olduğu gözlenmiştir. PC sektörüyle ilgili çalışmalar yürütülürken sektörde ele geçen birçok duvarın tabakasına ve ait oldukları taban seviyelerine göre düzenlenmesine gerek duyulmuştur. Genel olarak, her ne kadar HoB’daki kadar erken bir dönemde başlamasa da PC sektöründeki tabakalaşmanın HoB sektöründekiyle benzer olduğunu söyleyebiliriz. PC’deki en erken buluntu veren tabaka Lydia IV’tür.
Sardis’in Büyük Kyros tarafından ele geçirilmesinin ardından ne HoB, ne de PC sektöründe yerleşimin devam ettiğini gösteren bir bulguya rastlanmamıştır. HoB sektörü belki de bir çöplük alanına dönüştürülmüştür ve sektörün kuzey bölümü de endüstriyel bir alana çevrilmiş olabilir. PC sektöründe de Pers dönemine ait veriler oldukça kısıtlıdır.
Lydia seramikleri ilk defa bu kitapla birlikte, bulundukları yapı ve taban kontekst bilgileri ışığında, geniş kapsamlı bir çalışma olarak ortaya konmuştur. Burada yer alan seramikler stratigrafi, duvarlar ve diğer buluntularla birlikte bir Lydia kentinde yüzyıllar boyunca hayatını sürdüren sıradan halkın yaşamı ve çalışma hayatının resmini çizer gibi değerlendirilmesi planlanmıştır.