The Lydians and their World (2010)
by Suat Ateşlier
Lidya Pişmiş Toprak Mimari Levhaları
Giriş
MÖ yedinci yüzyılda eğimli saz çatıların kiremitli çatılara dönüşüm sürecinin altında önemli nedenler yatıyor olmalıdır. Ahşap çatı sistemlerini, üst yapı elemanlarını ve zaman zaman kerpiç-ahşap yapı yüzeylerini yağmur suyunun ortaya çıkardığı nemlenme ve tahribatı engelleme amacına yönelik olarak geliştirilen pişmiş toprak mimari levhalar ve çatı kiremitleri, yapıların dayanıklılığını arttırmakta ve dolayısı ile yapıların daha uzun süre kullanılmalarına olanak sağlamaktaydılar, ancak saz çatı ile kiremitli çatı arasındaki ekonomik maliyetlerler göz önüne alındığında, bu değişim sürecinin önemli nedenlerinden birinin yangına karşı alınmış bir önlem de olabileceği de unutulmamalıdır.1
Antik metinler göz önüne alındığında, kiremitli çatı sistemi ilk kez Kıbrıs’da Kral Kinyras tarafından kullanılmıştı,2 ancak bu metin arkeolojik buluntularla desteklenmiş değildir. Çatı kiremidi kullanımının Anadolu’da ne zaman başladığı konusunda antik metinlerde herhangi bir veri bulunmamaktadır, ancak, bir Korinth soylusu olan Demoratos’un üç sanatçı ile birlikte MÖ 657 yılında Etruria’ya sığındığını ve muhtemelen pişmiş toprak çatı kiremidi geleneğini Yunanistan’dan İtalya’ya taşımış olabileceğini Plinius’dan öğreniyoruz.3 Kıta Yunanistan’da pişmiş toprak çatı kiremidinin ilk kullanımı MÖ yedinci yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlenen Korinth Apollon Tapınağı’nda karşımıza çıkmaktadır.4 Batı Anadolu’da önemli bir üretim merkezi olduğu konusunda güzel buluntular veren Sardeis’de MÖ yedinci yüzyılın sonlarında pişmiş toprak çatı malzemesinin kullanıldığını gösteren parçalar mevcuttur.5
Çatı iskeleti ve taşıyıcı unsurlar göz önüne alındığında bir yapının olmazsa olmazı denilebilecek ahşabın kullanım ömrünü kısaltan en önemli unsur şüphesiz yağmur suyu ve bunun ortaya çıkardığı nemdi. Çatı iskeletini yağmurun neminden koruyacak, gerektiğinde çatıya akan suyun istenilen şekilde kullanılmasını sağlayacak önleyici unsur pişmiş toprak çatı kiremitleriydi. Yapının ahşap taşıyıcı unsurlarının açık hava ile olan temaslarını kesmek ve nem almalarını engellemek de pişmiş toprak levhalar ile sağlanmıştı. Eğimli çatı sistemine sahip peristyl yapılarda saçaklık sistemi yapı duvarından dışarı taşkın olduğu için çörten veya saçaklık kiremitleri yağmur suyunun yapıya zarar vermeden dışarı gönderilmesi için yeterliydi, ancak peristyl olmayan yapıların duvarlarından dışarı taşan saçaklıklarda kullanılacak çörten (spout), saçaklık kiremidi (eaves tile) veya kısa yağmur suyu olukları yapı duvarının nem almasını engelleyemezdi. Özellikle, Gordion,6 Sardeis,7 Düver,8 Euromos,9 ve Hacıbayramlar’dan10 bulunmuş sima levhaları üzerindeki uzun, yağmur suyu olukları söz konusu yapıların peristyl olmayan yapılar olduklarını göstermektedir. Uzun, yağmur suyu oluğu, çatıdan gelen yağmur suyunun ivme kazanarak saçaklıktan ve simadan daha uzağa akıtılmasını sağlıyordu.
Mimari Terrakotta Üretimi ve Ticareti
Arkaik Dönemde Anadolu içinde geniş bir coğrafi alana yayılım gösteren mimari terrakotta üretimi Phrygia, Lydia, Ionia ve Aiolis’de yoğunlaşır. B. Anadolu’da en büyük üretim merkezi olarak Milet ön plana çıkmaktadır. Ionia’ya komşu bir Karia kenti olan Euromos’dan bulunmuş Arkaik mimari terracottaları üzerinde gerçekleştirilen çalışmalar, Milet’in üretim merkezi konumunu sağlamlaştırmıştır.11Aiolis’de, Larisa ve Phokaia buluntuları ise Phokaia’nın önemli bir üretim merkezi olduğunu ve Larisa malzemesinin muhtemelen Phokaia’lı ustalarca üretildiğini göstermektedir.12Phrygia’da ise daha kompozit bir durum söz konusudur. Gordion’un doğu-batı güzergahı üzerinde yer alması nedeni ile Yakındoğu ile olan ticari ilişkiler sonucu pişmiş toprak mimari levhaların daha kompozit bir yapıya sahip olduklarını söylemek mümkündür. Milet, Didyma, Sardeis, Neandria gibi Batı Anadolu merkezleri ile olan bağlantıların13 yanında Düver ve Pazarlı örnekleri ile olan benzerlikler, Phrygia pişmiş toprak mimari levhalarının üretimleri konusundaki henüz sınırlı olan bilgilerin ileride şekilleneceğini ortaya koymaktadır.
Batı Anadolu’daki önemli üretim merkezlerinden biri de Sardeis olmalıdır. Batı Anadolu’dan bilinen en erken pişmiş toprak mimari levha malzemelerinin buluntu merkezlerinden biri olan Sardeis14 buluntuları üzerine yapılacak olan daha kapsamlı çalışmalar, tarihleme ve üretim konusundaki soruları giderecektir. Sardeis’de pişmiş toprak mimari levha üretiminin MÖ yedinci yüzyılın sonu, altıncı yüzyılın başlarında, ya da MÖ 570’li yıllarda gerçekleştiği konusunda farklı bilim adamlarının düşünceleri bulunmaktadır.15Benzer farklı düşünceler Larisa malzemesi için de geçerlidir.16.
Şüphesiz, pişmiş toprak mimari levha üretimi ve dağılımı konusunda ticari-iletişim ağları önem kazanmaktadır. Batı Anadolu’dan denize dökülen Büyük Menderes (Maiandros) ve Gediz (Hermos) gibi nehirler Ionia ile Lydia arasında birer ticari-iletişim ağı sağlıyorlardı. Bu nehirlerin ticari-iletişim amacına yönelik olarak kullanılmış olmaları, sanatsal açıdan da bölgeler arasındaki bağı güçlendiriyordu. Sardeis’in, dolayısı ile Lydia Bölgesinin Ionia ve Phrygia Bölgeleri arasındaki coğrafi konumu, pişmiş toprak mimari levha üretimi ve kullanımı açısından da doğal bir köprü üzerinde olduğunu gösterme ve her iki bölgeden izler taşımaktadır. Gerek figürlü, gerekse bezemeli levhalarda bu izler saptanabilmektedir. Zaman zaman, farklı bölgelerde üretildiği düşünülen pişmiş toprak mimari levhaların arasında gözlemlenen ölçü ve kalıp benzerlikleri, pişmiş toprak mimari levha üretimi yapan atölyelerin bir çoğunun gezici-atölye niteliği taşıdığını göstermektedir. Her ne kadar, söz konusu atölyelerin merkezlerinin ana kentlerde olması gereği mantıklı olsa da, ekonomik şartlar gereği, atölyelerin ana kentlerde üstleneceği işlerin sürekli olarak devam edemeyeceği ve yeterli sayıya ulaşamayacağı da bir gerçektir. MÖ altıncı yüzyılın ortasından önce daha bölgesel çalışan atölyelerin MÖ altıncı yüzyılın ikinci yarısında, Persler’in gelişinden sonra, ekonomik şartların zorlanmasına rağmen yoğunlaşan bir iş trafiği ile karşı karşıya kaldıkları anlaşılmaktadır. Eldeki verilerin ışığında, özellikle Ionia ve Karia’da MÖ altıncı yüzyılın son çeyreği ile birlikte yeni bir mimari yapılaşmaya gidildiği, daha erken yapıların tadilata alındığı ortaya çıkmaktadır. Bu yoğun iş trafiği içinde, Lydia ve Ionia arasında da bir ticari-iletişimin olmaması mümkün değildir. Nitekim, Lydia, Ionia ve Karia arasında bu iletişimi gösteren izler mevcuttur. İç bölgelere doğru çalışmak üzere giden gezici-atölyelerin yanı sıra bölgesel atölyelerin varlığını da kabul etmek gerekir. Zaman zaman, buluntular arasındaki stil ve üretim kalitesi farklılıkları ile bu durum daha iyi anlaşılabilmektedir. Lydia’nın kendi içinde üretim yapan atölyelerinin var olduğunu düşünüyoruz, ancak Gediz ve Büyük Menderes gibi nehirler ve belki de kara yolu ile gerçekleşen ticari-iletişim ağları sonucu gezici-atölyelerin bu bölgede çalışmış olmaları da yüksek muhtemeldir. Gezici-atölye kavramı denildiğinde sürekli aynı işe odaklanan ustaların varlığı düşünülmemelidir. İşverenin şart koştuğu istekler de atölyelerin bildikleri şablonların dışına çıkmalarına neden olmuştur. Burdur, Düver gibi hala tartışmalara neden olan buluntu gruplarının incelerken bu durumların göz ardı edilmemesi gerekir.
Uzun yağmur suyu oluğuna sahip yanal sima (lateral sima) levhaları arasındaki benzerlikler Lydia, Ionia, Karia ve Phrygia arasındaki ilişkiyi gözler önüne sermektedir. Yağmur suyu oluğunun her iki yanında, spiral bir dal üzerine oturan birer lotus ve levhanın üst kenarındaki bordürde yer alan dil veya kyma bezemeleri Lydia,17 Phrygia,18 Ionia19 ve Karia20 Bölgesinde kullanılmaktadır. Lydia ile Ionia ve Karia arasındaki pişmiş toprak mimari levha sanatı arasındaki bağlantılar öyle benzerlikler göstermektedirki, MÖ altıncı yüzyılın son çeyreğinde muhtemel bir usta-alışverişine kadar dayanan bir ilişkinin varlığını gösterebilir.21
Sardeis ve Ionia-Karia arasındaki yakın ilişkiler MÖ altıncı yüzyılın son çeyreğinde daha kapsamlı şekilde izlenebilmektedir. Spiral bezemeli (scroll) pişmiş toprak mimari levhalar arasındaki yakın benzerlikler incelendiğinde, Sardeis buluntularının, Milet ve Miletli ustaların bizzat çalıştığı saptanan Euromos eserleri ile olan sanat iletişimini ortaya koymaktadır.22.
Sardeis'teki “Lidya Yapısı”
Sardeis’de bulunmuş pişmiş toprak mimari levhalarının kopyalarının üretilmesi ve Sardeis kazı evinde, tipik bir Lydia evinin bir kısmının yeniden inşa edilmesi ile ortaya çıkan “Lydia Evi”, pişmiş toprak levhaların Lydia’daki kullanımını gözler önüne sermektedir (No. 60, Şek. 1).23 Alınlık simasında (raking sima) savaş arabası, yanal simalarda (lateral sima) uzun yağmur suyu oluğunun her iki yanında, karşılıklı şaha kalkmış Pegasos’lar, aşağıda ise sekerek yürüyen keklikler, her iki elinde Anadolu Parsı taşıyan tanrıça ve yıldız-ve-kıvrım (star and scroll) motifleri bulunmaktadır. Ionia ve Karia’da alınlık simalarında (raking sima) sıkça kullanılan keklik figürlü friz levhalarından önemli bir parça da Sardeis’de bulunmuştur.24Sağa doğru yürüyen keklik figürü Ionia,25 Karia26 ve hatta Phrygia27 örnekleri ile çok yakın benzerlik içindedir. Lydia Evi’nin (Lydian House) keklik frizine ilham kaynağı olan ve Mylasa buluntusu olarak kayıtlara geçmiş olan alınlık simasına ait (raking sima) keklik frizi levhası günümüzde Bodrum Müzesinde korunmaktadır.28Levhanın Euromos buluntusu olduğu konusunda düşünceler olsa da29 bu levha aslında Karia’da Hacıbayramlar’da bulunmuş ve Milas İlkokuluna teslim edilmişti, eser daha sonra Bodrum Müzesi’ne taşınmıştır.30Söz konusu sima plakası üzerindeki keklik figürlerinin stil olarak en yakın örneklerinin Turgut’dan (Lagina) bulunmuş, Bochum Ressamına ait bir kase üzerinde yer alması31 ve friz altında yer alan meander bordürünün bile taklit edilmiş olması, MÖ altıncı yüzyılın ortalarında Lydia ve Karia arasındaki yakın bağlantıları gösterdiği gibi, Fikellura seramiğinin mimari bezeme ile olan yakın ilişkisini de gözler önüne sermektedir. MÖ altıncı yüzyıl ortalarında Persler’in Batı Anadolu’yu ele geçirmeleri ile başlayan süreç içinde Ionia’dan ve belki de Lydia’dan İtalya’da göç eden pişmiş toprak mimari levha ustalarının yetiştirdiği genç kuşaklar, ustalarından tanıdıkları figür ve motifleri Caeretan hydria’ları üzerine bezemişler ve mimari levha sanatının ayrı bir sanat dalına taşınmasına neden olmuşlardır.32
Son yıllarda Sardeis kazılarından elde edilen sima plakaları içinde yer alan bir parça üzerindeki alışılmamış tasviri ile dikkat çekmektedir. Sima plakası, ortada uzun yağmur oluğunun yer aldığı yanal bir simaya ait olmalıdır. Şaha kalkmış bir Pegasos’un hemen altında tasvir edilmiş olan komast figürü dikkat çekicidir (No. 59, Şek. 2, 3). Adeta kendinden geçmiş (ecstatic) durumdaki erkek figürünün esrarengiz (mystery) ve cümbüş içindeki (orgiastic) dansının bir yanal sima (lateral sima) üzerinde tasvir edilmesi sima plakasını bezeyen sanatçının bir buluşu olmalıdır. Bir kült dansı izlenimi veren figürlü bezeme, pişmiş toprak mimari plakalar içinde bir ilki sergilemektedir. Pegasos figürünün kalıptan çıktığı şekilde kabartma olarak tasvir edilişi ve boyanışının yanında, komast figürünün silüet teknikle, altta kalan boşluk içine tasvir edilmesi, uygulamanın, eseri boyayan sanatçının tercihi olduğunu göstermektedir. Karia’daki benzer bir örnek üzerinde, Koranza’da bulunmuş bir yanal sima (lateral sima) üzerinde şaha kalkmış atların önünde dans eden erkek figürlerinin yer alması Sardeis sima plakası ile en yakın örneği temsil eder, ancak Koranza örneğinde sima plakasındaki tüm figürler kalıptan çıkmış kabartma figürlerdir. Sahne, Sardeis’de olduğu gibi sima plakasını boyayan sanatçının değil, kalıbı yapan sanatçının eseridir. Şaha kalkan bir Pegasos’un hemen altına çizilen silüet komast, daha önce planlanmamış bir şekilde, Sardeis sima plakasını boyayan sanatçının zeka ve düşüncesinin güzel bir ürünü olduğunu ortaya koymaktadır.
-
Şek. 1
-
Şek. 2
-
Şek. 3
Dipnotlar
- 1Wikander 1988, 203.
- 2Pliny, Naturalis Historia 7.56, 195.
- 3Pliny, Naturalis Historia 35.152; Åkerström 1966, 257ff; Winter 1993b, 17.
- 4Winter 1993b, 17.
- 5Ramage 1978, 9, 38–41.
- 6Glendinning 2007, 183.
- 7Åkerström 1966, Taf. 46. 1-2; Taf. 48. 1; Taf. 49. 1-2.
- 8Buzzi 1999, 58. Abb. 21; 102.
- 9Ateşlier 2009, 152.
- 10Ateşlier 2009, 155-157.
- 11Ateşlier 2006; Ateşlier 2009.
- 12Åkerström 1966, 200. Abb. 1-2; Akurgal 1962, pl. 101. fig. 24.
- 13Glendinning 2007, 184.
- 14Ramage 1978, 38-41.
- 15Ramage 1978, 35; Billot 1980, 292-293.
- 16Winter 1993a, 234-254; Winter 1993c, 30.
- 17Åkerström 1966, Taf. 49. 1-2; Taf. 50. 1-2; Ramage 1978, fig. 64-66.
- 18Glendinning 1996, fig. 22; Düver: Buzzi 1999, 60. Abb. 23.
- 19Ateşlier 2006, 62; Ateşlier 2009, 152.
- 20Ateşlier 2006, 73. Res. 1.
- 21Ramage 1978, fig. 88, 91; Ateşlier 2006, 68, 76. Res. 3, 16.
- 22Sardeis: Ramage 1978, 27, fig. 88. T61.18:3285 (525-500); Euromos ve Milet: Ateşlier 2006, 68, 76. Res. 16.
- 23Hostetter 1994.
- 24Hostetter 1994, 10-11. fig. 25. Sardeis inv. T61.76:3737; Diğer bir parça için bkz: Ratté 1994, 373. Pl. 83. 5.
- 25Åkerström 1966, Taf. 53. 4; Åkerström 1978, Pl. 86. fig. 4.
- 26Ateşlier 2006, 68, 77. Res. 17-18.
- 27FGU 2007, 236.
- 28Åkerström 1966, Taf. 59. 1; Hostetter 1994, 10-11. fig. 24, 28; Ateşlier 2006, 68, 77. Res. 18.
- 29Hostetter 1994, 11. Dipnot 22.
- 30Serdaroğlu 1972, 80.
- 31Hemelrijk 1984, 193.
- 32Tırpan and Söğüt 2005, 54, fig. 61.