Bin Tepe, Alyattes Tümülüsü, ve Karnıyarık Tepe
Giriş
Sardeis’in kuzeyinde yer alan Bin Tepe’deki Tümülüs mezarları, Lidya’nın antik dönemdeki en göze çarpan nirengi noktası olup, çok uzaklardan görünür ve bulunduğu alanı olağan dışı bir sihir ile işaretler (şek. 1, 2, 3, 4, 5). Bin Tepe Türkiye’deki en geniş mezarlık alanıdır, belki de dünyadaki en büyük mezarlık alanı kaplar, Mısır’daki Giza Platosundan çok daha büyüktür. 1940’lı yıllarda en az 149 tane tümülüs mevcut iken, bunların çoğu tarımsal faaliyetler sonucu harap edildiğinden günümüze kadar ancak 115 tümülüs korunagelmiştir. Fevkalade bir güzelliğe sahip, akıldan çıkmayan bir manzaradır (şek. 6, 7, 8).
-
Şek. 1
-
Şek. 2
-
Şek. 3
-
Şek. 4
-
Şek. 5
-
Şek. 6
-
Şek. 7
-
Şek. 8
Alyattes Tümülüsü
Herodot’a göre:
(Lidya’da) görülmeye değer bir anıt vardır. Mısır’dakiler ve Babil’deki anıtlar bir yana, öyle bir anıt vardır ki, bilinen bütün öbürlerini aşar. Bu, Kroisos’un babası Alyattes’in mezarıdır, etekleri büyük taşlarla (krepis) örülmüş bir toprak yığınıdır. Küçük esnafın, el işçilerinin ve aşk satıcısı küçük kızların topladıkları paralarla yükseltilmiş bu anıt. En yüksek yerinde, ben oradan geçtiğim zamanda da, beş tane taş blok vardı, üzerlerinde kazılı olan yazıtlarda, buna katılan her meslek dalının ne kadar verdiği yazılıydı.....Bu mezar, çepeçevre altı stad ve iki plethron’dur; genişliği on üç plethron’dur. Yanında büyük bir göl vardır, ki Lidyalılar hiç kurumaz derler; adı Gyges gölüdür. İşte bu konudaki sözümde bu kadardır. (Hdt. 1.93)
Alyattes Tümülüsü dünyadaki en büyük tümülüs mezarlarının arasında yer alır (şek. 9). Diğer Lidya tümülüslerinde görüldüğü gibi özenle yontulmuş bloklardan inşa edilmiş mezar odasına sahip olmakla birlikte krepis duvarı bulunamamıştır (şek. 10, 11, 12). Ancak diğer Lidya tümülüslerinde olduğu gibi mezar odası, yağmacıların erişmesini zorlaştırmak amacıyla tümülüsün merkezinden uzak bir noktaya yerleştirilmiştir. Mezar odasι 19.yy'da Prusya elçisi Ludwig Peter Spiegelthal tarafından, çoktan antik dönemde yağmalanmış halde keşfedilmiştir.
-
Şek. 9
-
Şek. 10
-
Şek. 11
-
Şek. 12
Karnıyarık Tepe
Gizadaki üç piramit gibi, Bintepeler’de yer alan üç anıtsal nitelikli tümülüsten biri Karnıyarık Tepe’dir (şek. 13). 230 metrelik çapıyla ve güney kısmındaki 53 metrelik yüksekliğiyle kapladığı alan Giza’nın Büyük Piramidi Keops’la hemen hemen aynı çaptadır. Alyattes tümülüsü antik dönemde açılmış olduğundan, Sart Amerikan Hafriyat Heyeti, 1962 yılında, arkeolojik çalışmaların bir parçası olarak, Karnıyarık Tepe’de çalışma yapmayı uygun görmüştür. 1962 ve 1963 yıllarında yapılan jeofizik araştırmalarından ve sondaj çalışmalarından sonra, 1964, 1965 ve 1966 yıllarında tümülüsün içerisi tüneller kazılarak araştırılmıştır. 1992 yılında daha kapsamlı jeofizik araştırmaları yapılmış, bunu 1995 yılında yapılan sondaj çalışmaları takip etmiştir. 2011 yılında başka bir jeofizik çalışması yapılmış ve 2012 yılında Manisa Müzesi ile ortaklaşa tünel çalışmalarına yeniden başlanmıştır.
Karnıyarık Tepe’nin kendine has özelliklerinden biri, tümülüsün içerisinde yer alan krepis duvarıdır (şek. 14, 15). Genellikle krepis duvarı tümülüsün dışarısını cevreler ve dolgu toprağı destekleyerek, düzenli bir hudut oluşturur. Ne var ki bu duvar iyi bir şekilde tümülüsün içine gömülmüş ve hiçbir zaman tamamlanmamıştır. Görülen o ki, bu krepis duvarı daha erken döneme tarihlenen, 85 metre çapındaki daha küçük bir tümülüse aittir. Anlaşıldığı üzere, bu duvarın erken yapım aşamasında yapı ustaları tümülüsü neredeyse o zamanki çapının üç misli genişletmeye karar vermişler ve krepis duvarının inşasını yarıda bırakarak, bu tamamlanmamış duvarı gömmüşlerdir.
Bu neden gerçekleşti? Acaba bu küçük tümülüs daha güçlü bir efendinin himayesi altına mi girmişti? Sahibi daha büyük çapta bir mezar anıtını yaptırabilecek kadar önemli bir servet mi kazanmıştı? Bilemiyoruz. Büyük mezar anıtının muhtemelen kendine ait krepis duvarı vardı, ancak bunun izleri güçlükle takip edilebilir vaziyettedir.
Krepis duvarı ince isçilik gösteren iki sıra kireçtaşından ve yuvarlatılmış “başlık sırasından” inşa edilmiştir (şek. 16, 17, 18). İnşaat bırakıldığında, duvar sırasında iki boşluk kalmıştır ve üst sıralardan birkaç taş eksiktir. Bu boşluklardan bir tanesi, ana kayanın çıkıntı yaptığı alanın ön kısmında yer almaktadır, bu çıkıntının bir kısmı taş blokları andıracak şekilde, belki de daha sonra duvarın kendisine dahil edilmek üzere işlenmişti.
Diğer boşluk sıradışıdır. Duvar kesitleri, kapı pervazları gibi düz biterler. Bu da taş ustalarının bu alanı doldurma planları olmadığı düşüncesini akıllara getirir. Ancak burada anakaya, krepis duvarının en üst seviyesinden daha yukarıya uzandığından, bu alan mezar girişi vazifesini görmüş olamaz.
Çoğu bloğun üzerine muhtemelen duvarın farklı bölümlerinden sorumlu işçi gruplarını tanımlayan işaretler kazınmıştır. Bu işaretlerin arasında, daha önceden “Gugu” olarak tanımlanmış (şek. 19), ikişer adet swastika (şek. 20), “Α” ve “Θ” yer alır. Bu tip duvar ustası işaretleri ve diğer detaylar, Lidyalıların, bu duvarı inşa ederlerken iş gücünü nasıl organize ettikleri hakkında bilgi edinmemizi sağlamaktadır. Duvarın yapımı esnasında, farklı bölümlerden ve ya dizilerden sorumlu en az yedi farklı duvar ustası grubu, yaptıkları işleri işaretleriyle belirleyerek çalışmışlardır.
1964 ile 1966 yılları arasında krepis duvarının üçte birlik kısmı açığa çıkarılmıştır, bu duvar muhtemelen tüm tümülüs boyunca devam etmektedir.
Sart Amerikan Hafriyat Heyeti, Lidya krepis duvarını ortaya çıkaran ilk grup değildir. 1964 yılındaki kazıda Roma döneme ait tüneller ağı ortaya çıkartılmıştır. Roma tünelleri, bizim tünellerimizden daha küçük boyutludurlar. 70 santimetrelik enleri ve 180 santimetrelik yükseklikleri ile sadece tek bir kişinin sığabileceği genişliktedirler (şek. 21). Tünellerin 130 metrelik bir kısmı heyetimizce takip edilmiştir, ileriye uzanan temizlenmemiş tüneller, tümülüsün içlerine doğru ilerlemektedirler. Krepis duvarındaki bir noktada Roma kâşifleri en alt sırada bir boşluk görmüşler ve duvarın üzerinden bir adet bloğu yerinden çıkartarak, duvarın arkasında tünel kazmışlardır (şek. 22). Ancak buranın tümülüs dolgusu olduğunun anlaşılmasından sonra, bu tünel kısmı terk edilmiştir. Romalılar bu alanın biraz ilerisinde, iki usta grubunun buluştuğu ancak, bölümlerin arasına en son taşın konulmadığı boş alanda kısa mesafeli ikinci bir keşif tüneli açmışlardır. Üçüncü alanda, Romalılar, krepis duvarının arkasında 7 m uzunluğunda bir tünel açmışlar ve tünelin devam ettiği yerde, duvarın ön kısmına ulaşmak üzere duvarın üst sıralarından birini yerinden sökmüşlerdir (şek. 23).
Tahminimize göre, toprakla geri doldurulan Roma tünelleri, mezar odasına ulaşamayan hatlardır. Bunun sebebi de geri doldurmanın diğer tünellerden çıkan toprakla yapılmış olmasıdır. Tümülüsteki büyük yarık (“Karnıyarık”) da orijinal taban seviyesine inecek kadar kazılmamıştır. Gerek Roma tünelleri, gerek bizim açtığımız tüneller, tümülüsün merkezine kadar uzanmaktadırlar ve bu alanda ve çevresinde mezar odasının yerini tespit etme amacıyla araştırmalar yapılmıştır. Bu tüneller, tümülüsün yapımı ile ilgili önemli bilgiler vermektedirler. Ancak yarım kilometreden daha fazla uzunlukta tüneller açılmasına rağmen, henüz mezar odasının yeri tespit edilememiştir.
Bu tümülüste kimin gömülü olduğunu bilemiyoruz. Muazzam boyutları, Lidya Kraliyet ailesinden birine ait olması gerektiğine işaret etmektedir. Önceleri arkeologlar, dönem şairlerinden Hipponaks’in bir paragrafına dayanarak, Mermnad hanedanının ilk kralı Gyges’e ait olduğunu varsaymışlardır:
†τέαρε[.....]δεύειε† τὴν ἐπὶ Σμύρνης ἰθὶ διὰ Λυδῶν παρὰ τὸν Ἀττάλεω τύμβον καὶ σῆμα Γύγεω καὶ †μεγάστρυ† στήλην καὶ μνῆμα Τωτος Μυτάλιδι πάλμυδος, πρὸς ἥλιον δύνοντα γαστέρα τρέψας.
Geçerse, Tearus, Lidya’nın yanından Tam yoldan İzmir’e doğru. Alyattes’in mezarı... Ve Giges’in anıt tepesi Eşşiz belde ve hatırası, Geçerse, göbeğini döndürüp Akşam üzeri güneşin battığı yere, Büyük kral Tos’un anıt tepesi.
Ancak, yeni çalışmalar, tümülüsün milattan önce 600 yıllarından öncesine tarihlenemeyeceğini göstermektedir. Gyges M.O. 644 yıllarında öldüğüne göre, bu onun mezarı olamaz. Bu mezar için olası en erken tarih olan M.Ö 600 ile, Lidyalıların, Persler tarafından mağlup edildikleri ve bundan dolayı muhtemelen anıtsal mezar inşa edemeyecekleri M.O 547 yılları arasında sadece iki Lidya kralı vardır: Alyattes ve Kroisos. Alyattes’in mezarı kesin olarak Bin Tepe’nin en büyük tümülüs olan Koca Mutaf Tepe’dir ve Kroisos de Persler tarafından götürülüp, Kyros’un (Büyük Keyhüsrev) güvenilir danışmanı ilan edilmiştir, olasılıkla da kraliyet tümülüsüne defnedilmemiştir. Eğer kral için değilse, bu bir kraliçe için olabilir mi? Anatanrıcanın doğuduğu Anadolu’da bu mümkün olabilir.
-
Şek. 13
-
Şek. 14
-
Şek. 15
-
Şek. 16
-
Şek. 17
-
Şek. 18
-
Şek. 19
-
Şek. 20
-
Şek. 21
-
Şek. 22
-
Şek. 23
İlave Okuma
von Olfers, “Über die Lydischen Königsgräber bei Sardes und den Grabhügel des Alyattes”; McLauchlin, Lydian Graves and Burial Customs; Ratté, “Not the Tomb of Gyges”; Roosevelt, Lydian and Persian Period Settlement in Lydia; Roosevelt, The Archaeology of Lydia, from Gyges to Alexander; Roosevelt, “Symbolic Door Stelae and Graveside Monuments in Western Anatolia”; Ratté, Lydian Architecture; Baughan, Couched in Death: Klinai and Identity in Anatolia and Beyond.